Yayıncılık ve İzdiham

16 Mart Pazartesi günü Boğaziçi Konak’ta İzdiham Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Bülent Parlak’ı yeni programımız Yayıncılık Söyleşileri’nde ağırladık.

ys1

Bizlere dergiyi kurmadan önceki hayatından ve arayışlarından bahisle konuşmaya başlayan Parlak, o vakitleri şöyle anlattı: “ Sürekli bir iş kurma peşindeydim. Öğretmen olmak istemiyordum. Bir gün kalkıyor kendi kendime gazeteye ilan veriyor, güya dershane açıyor, diğer gün dershaneye başvuranları geri çevirmekle uğraşıyordum. O vakitler çevrem kendi iradem dışında edebiyatçılardan oluşuyordu.”

İlk şiiri Dergah dergisinde kapaktan çıkınca herkesin şaşırdığını söyleyen Parlak şöyle devam etti: “ Daha önce şiir yazıp yazmadığımı sordular, yazmadım dedim. İkinci şiirim de kapaktan çıkınca Mustafa Kutlu beni yanına çağırdı. Bana “Sende iyi bir şiir kumaşı var, şiir yazmaya devam et” dedi.  Ben ondan sonra bu ortamları kokladım, edebiyat çevresini biraz daha tanıdım ve dedim ki ben dergi çıkaramam. O zamanlar internet bir edebiyat olayı için hafif ve ayıp algılanan bir ortam. Ancak ben aldırmadım, siteyi kurdum, burada beğendiğim yazıları, şiirleri yayınladım. Bu konuda şöyle bir şansım vardı ki hep iyi kitaplar okumuştum. Yazdıklarımda da kendi karakterimi yansıttım.”

ys2

İnsanların İzdiham nedir? diye merak ettiğini söyleyen Parlak, İzdiham’ın can sıkıntısı haberleri, etkilendiği şiir ve yazılar ve tamamen kendi hayatı olduğunu söyledi. Daha sonra katılanlarla genişleyen takım arkadaşlarıyla çok iyi bir ekip olduklarını ifade eden Bülent Parlak, derginin çıkmaya başlamasını da şöyle anlattı:

” Pendik’te öğretmenlik yaparken makarna dükkanı açmaya karar verdim bir arkadaşımla. Ancak daha sonra arkadaşım vazgeçti. Ben elimde bir miktar parayla kaldım. Bununla dergi çıkarayım dedim, beş sayı satar sonra bırakırım. Ancak İzdiham’ın ‘Yaşamak Sağlığa Zararlıdır’ alt manşetiyle çıkan ilk sayısı o zamanki başat edebiyat dergilerinden daha çok sattı. İnsanlar sevdi. Bunun nedeni de herkese hitap etmesi, güzelliği bayağı ve alelade olmayan bir basitlikte bulmasıdır.”

Dergi ekibinin edebiyatçılardan oluşmamasının onlar için şans olduğunu söyleyen Parlak, bu durumun onları güncel edebiyat kavgalarından koruduğunu, siyasi düşüncelerini de hiçbir zaman birbirlerine karşı tartışma argümanı olarak kullanmadıklarını, böylece sıkı ve samimi bir dostluk kurduklarını, bunun da dergiye yansıdığını söyledi. Bazı edebiyat dergilerinin çok ağır bir dille sanki kendilerinden başkası okumasın diye yayın yaptıklarını söyleyen Parlak, Allah’ın insanı kendisini tanısın diye yarattığını, kendilerinin de bir şey yapıyorlarsa tanınmasını sağlamaları gerektiğini ifade etti. Bu niyetle Anadolu’ya gönderdikleri yayınlarla, bir edebiyat dergisi için rekor sayılabilecek satışlara ulaştıklarını söyledi.

Edebiyat çevrelerinde tanınmış isimlerden çok yeni isimlere dergilerini açtıklarını söyleyen Parlak, sözlerine “Size tek tavsiyem var, samimi olun ne yaparsanız yapın, dostsanız da, düşmansanız da. Plansız olun, o an yaşayın. İyi bir dostu olmayanın, yürüyebileceği hiçbir yol olmaz. Ben arkadaşlarımdan biriyle bir çay içme sırasında ettiğim muhabbetin tadını on basımlık bir kitaptan almam.” diyerek devam etti.

Kırk yaşından sonra kesinlikle yazmayacağını ifade eden Parlak, o vakte kadar iki kitap daha yazacağını, bunların birinin şiir, diğerinin Türkiye sosyolojisi kitabı olacağını söyledi.

Parlak sözlerini “Ben hayatımdan keyif almadım. Ama bu meselede keyif aldım. İzdiham beni hayatın saldırılarına karşı korudu. Zannederim korumaya da devam edecek.” diyerek bitirdi.

Program konuklardan gelen sorularla devam etti.

Haber: Ayşe Ulucak-PDR ‘ 17

ys3

Platformunuzu seçin ve paylaşın.