Yakın Tarih Okumaları’nda Kasım Yağcıoğlu Hocaefendi’yi Dinledik

27 Nisan Cumartesi günü Boğaziçi Konak’ta Faruk Taşcı yönetiminde düzenlenen Yakın Tarih Okumaları etkinliğimizde muhterem bir büyüğümüzü ağırladık. Karaköy Bereketzâde Camii emekli imam-hatibi ve günümüz Halvetî-Şabanî büyüklerinden olan Kasım Yağcıoğlu (Kasım Baba) Hocaefendi’nin konuk olduğu program çok feyizli ve bereketli geçti.

Kasım Hoca4

Dualarla başladığı sohbetinde, ilk olarak kısaca kendini tanıtan Kasım Hoca, 1953’te Edirne’de göreve başlar. Sırasıyla bir müddet Tekirdağ-Malkara’da, Sivas-Suşehri’nde görev yapan Hocaefendi, İstanbul’a gelir ve kısa bir süre Arap Camii’nde hizmet eder. Daha sonra da şu anda emekli olduğu Bereketzâde Camii’nde göreve başlar. Muhterem Hocamız, hali hazırda yine Bereketzâde Camii’nde gençlere yönelik sohbetler yapmakta, burs hizmetlerini yürütmektedir. Şu ana kadar meşreb ve mezhebine bakılmaksızın 23.000 talebeye burs verilmiştir. Burs hizmeti Bereketzade Camii Derneği eliyle bugün de devam etmektedir. Hocamız, ömrünün 60 yılını gençlerle geçirmiş Mübarek bir zat…Sibirya, Makedonya, Bulgaristan gibi dünyanın çeşitli yerlerini de gezmiş olan Kasım Hoca, bilhassa Balkanlar’a gittiğinde, orada yaşayan nüfusun Osmanlı hakimiyeti altındaki günlere duydukları özlemi bizzat yerinde görerek şahitlik etmiş.

Tasavvufu Hristiyan tasavvufu ve Müslüman tasavvufu olarak ikiye ayıran Kasım Hoca, bu iki unsurun birbirine karıştırılmaması gerektiğini söyledi. Hristiyan tasavvufunda yer alan, yemeden, içmeden, uykudan sakınıp dünya işlerinden el etek çekmeye yönelik anlayışın biz de de hakim kılınmaya çalışıldığının yanlışlığına işaret eden Kasım Hoca, bu anlayışın Müslümanlık’a ters olduğuna dikkat çekti. İnsanın yemeden ve uyumadan yaşayamayacağını söyleyen Hocaefendi, eğer bir insan yaşadığı memleketinde esen rüzgarların, gelişmelerin farkında değilse onun da ayakta uyuyor sayılacağını belirtti. Çalışmamayı, miskinliği öğütleyen felsefenin Kur’an’dan alınan hakiki İslâm’a muhalif olduğunu söyleyen Kasım Hoca, dinimizin hiç ölmeyecekmiş gibi dünya için, yarın ölecekmiş gibi ahiret için çalışmayı esas aldığını vurguladı. Bu yanlış anlayışlara kapılmamak adına tasavvuf içindeki Hristiyan menşeyli şeyleri bir kenara bırakıp, İslâmiyet’e ait olanları cebimize alarak yolumuza devam etmemiz tavsiyesini aldığımız Hocamız, Cenab-ı Hakk’ın Yüce Kitabımız’da öncelikle ölçüyü, tartıyı doğru tutmamızı söylediğini, sonrasında ise bir sanat sahibi olup çalışmamızı istediğini belirtti.

Sohbetinde geçmiş dönemlerdeki dergahlardan da bahseden Kasım Yağcıoğlu Hocaefendi, bu mekanların yanlızca evrad-ı ezkar yapılan yerler olmadığını, ziraat, sanat, ticaret, sarf-nahiv ilimleri, astronomi ilimleri ve devrin diğer bütün ilimlerinin okutulduğu ilim yuvaları olduğunu, günümüzde ise bu anlayışı bulmanın mümkün olmadığını, vakıflara ait olan kimi dergahların vakfedenin bedduasına rağmen amaçları dışında kullanıldığını belirtti.

Kasım Hoca5

Feyizli sohbetinde genç arkadaşlarımıza bol bol nasihatte bulunan Değerli Büyüğümüz, “Sizler okuyorsunuz. Bir gayeniz var. Kendinize bir hedef seçin. Bu memleketin idaresini ele almak için okuyunuz.”dedi. Geçmiş yıllarda caminin kapısını bir kez açanın müezzin, iki kere açanın imam olduğunu hatırlatan Kasım Hoca, günümüzde ise il müftüsünün profesörlerden seçildiğini, selatin camiilerine yüksek tahsilli imamların atandığını söyleyerek eğitimli insana olan ihtiyaca dikkat çekti.  “Çalışırsanız, okursanız, bana da bu yeter demezseniz bu şekilde ilerlersiniz. Siz dünyanın her tarafına faydalı olacağım diye çalışmalısınız.”diyen Kasım Baba, İstanbul’un Fatihi Fatih Sultan Mehmet’in göstermiş olduğu azim ve kararlılığı örnek vererek öğrenci arkadaşlarımızın da bu şekilde çalışmalarını tavsiye etti. Herkesin kendi mesleğinin üzerinde, ecdadımızın ruhuna uygun şekilde çalışmasını öğütleyen Kasım Baba, hedefleri yüksek tutmanın gerekliliğine de değindi.

Bektâşi usûlüne mâledilen “Eline, beline, diline sahip olacaksın” anlayışının aslında tüm tarikatlerde yer aldığını vurgulayan Kasım Hoca, eğer bu yolda ilerlemek isteniyorsa buna gözümüzü de dahil etmemiz gerektiğini söyledi. Haram olan şeylerden, elimizi, ağzımızı, gözümüzü, tüm vücudumuzu korumamızın gerekliliğine işaret eden Hocamız “Bugün biz onların ağızlarını mühürleriz de neler kazandıklarını bize elleri söyler, ayakları da şahitlik eder.” (Yasin Suresi 65) ayetinin açıklmasıyla sohbetine devam etti.

Tasavvuf yolunda ilerlemek için “Kimseyi küçümsemeyin, kimseyle alay etmeyin ve kimsenin hiçbir şekilde guybetini yapmayın.”diyen Kasım Baba, Hucurat Suresi’nin şu ayetlerini işaret etti:

“Ey iman edenler! Bir topluluk diğer bir toplulukla alay etmesin. Belki de onlar, kendilerinden daha iyidirler. Kadınlar da kadınları alaya almasınlar. Belki onlar kendilerinden daha iyidirler. Kendi kendinizi ayıplamayın, birbirinizi kötü lakaplarla çağırmayın. İmandan sora fâsıklık ne kötü bir isimdir! Kim de tevbe etmezse işte bu kimseler zalimlerdir. Ey iman edenler! Zannın bir çoğundan kaçının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin kusurunu araştırmayın. Biriniz diğerini arkasından çekiştirmesin. Biriniz, ölmüş kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz. O halde Allah’tan korkun. Şüphesiz Allah, tevbeyi çok kabul edendir, çok merhamet edendir.” (Hucurat 11-13)

Gıybetin kötülüğüne tekrar tekrar vurgu yapan Kasım Baba, Allah’ın hoşlanmadığı meclislerde bulunulmaması gerektiğini, malayani, içinde küfür barındıran ortamlarda yer almanın, bunun yanında şüpheli yiyecekler tüketmenin insanı gaflete düşüreceğini  belirtti.

Kasım Hoca6

Kasım Hoca, Resulullah (sav) zamanından aktardığı bir hadiseyle Allah’ı çok zikretmenin önemine de değindi: “ Gariban kimseler  bir gün Efendimiz’in (sav) huzuruna vardılar. Zenginlerin mallarıyla çokça sevap kazandıklarını, kendilerininse fakir olduğunu, sevap kazanmak için ne yapmaları gerektiğini sorarlar. Efendimiz (sav) onlara namazlarının ardından 33 defa Subhanallah, 33 defa Elhamdulillah ve 33 defa Allahuekber demelerini, bu tesbihatın zenginlerin hayırları kadar onlara sevap kazandıracağını söyler. Bunu duyan zenginler de aynı tesbihatı yapmaya başlayınca, garibanlar yine huzura varırlar ve durumu Efendimiz’e (sav) bildirirler. O ise “Zenginlerin meşguliyetleri vardır, bu tesbihatı az söylerler. Sizinse meşguliyetiniz azdır çok söyleyin.”

Budur Esma’nın hası

Siler kalbinden pası

İsm-i Azam duası

Lailahe İllallah

“Bir yemek pişirilen kap birkaç ay kullanıldıktan sonra, kalayı eksildiği için kullanan kişileri zehirleyebilir, yeniden kalaylanması gerekir. Bizim de kalplerimizdeki paslanma, bizi haberimiz olmadan zehirlemektedir. Hala isimlerimiz Ahmet, Mehmet, Ayşe, Fatma olabilir. Ama paslı kalplerimiz gün gelir bizi berbat edebilir. Bunun için de kalplerimizi adeta kalaylamalı, Lafz-ı Celal ve Kelime-i Tevhid’i çokça okuyarak Kur’an’a hizmet etmemiz gerekir.” diyen Hocamız,  şu anda öğrenci olan gençlerin zamanlarının kısıtlı olduğunu, bu sebepten dolayı beş vakit namazlarını kılıp, oruçlarını tutmalarını, bunların yanında Kur’an- Kerim, ilmihal kitapları ve Cenab-ı Hakk’a iman esaslarını içeren, akâid kitapları okumalarını salık vererek duayla başladığı sohbetini yine duayla bitirdi.

Zaman zaman görev yaptığı yerlerdeki hatıralarını esprili bir üslupla bizlere anlatan Kasım Hoca, programa katılan arkadaşlarımıza tek tek memleketlerini sorarak onlarla tatlı sohbetler yaptı.

Bu feyizli ve bereketli sohbetin ardından, hepimiz kendimize düşen, kabımız kadar olan payı aldık ve bunları hayata geçirme duasıyla Boğaziçi Konak’tan ayrıldık.

Platformunuzu seçin ve paylaşın.