Sinema Söyleşilerinin İlkinde Usta Sinema Yazarı İhsan Kabil ile Sinema Düşüncesi Ele Alındı

İhsan Kabil, görsel ve hareketli bir dünya olan Sinema ile başlamadan önce, insanların görsellik açısından dünya ile nasıl yüzleştiğiyle sözlerine başladı. Lasko ve Altamira mağaraları, Kuzey Afrika dağlarındaki duvar resimleri, Orta Asya’da Uygur bölgesinde taş üzerine çizilen tasvirlerin önemli olduğunu; buralarda bir çeşit hayatın simülasyonunu, taklidîni görebileceğimizi anlattı. Mağara ve duvar resimlerini basit çizimler olarak görsek de estetik bir yanının olduğunun yadsınamayacağı; bu çizimlerin daha sonraları parşömen ve deri üzerlerine yapıldığını ve minyatür, illüstrasyon, resim gibi çeşitlenmelerin görüldüğünü aktardı.

19. yy ile beraber sanat noktasındaki çeşitlenmenin zirve noktaya geldiğine değinen Kabil; granüller, karikatürler ve soyut anlatım ve yeni sanat akımlarından çeşitli örnekler verdi. Bunlardan biri olan Hollanda resimlerinde fotografik çekim olarak değerlendirebilecek, bire bir gerçeklikle çizimlerin varlığından söz etti. 19. yy’ın ortalarında da fotoğrafın icadıyla “Muazzam bir dil” olarak adlandırdığı fotoğrafın önemli bir kırılma yarattığına değindi. Bu icadın 2 önemini aktardı:

1- Nesnenin aynen kaydının mümkün olması böylelikle mutlaklaşması.

2- Tekrarlanamaz bir görsel kayıt özelliği; aynı anı, görüntüyü tekrar yakalamanın imkânsızlığı ve fotoğrafın biricikliği. Aynı fotoğrafı yakalamak için her bir özelliğin; ışığın, gölgenin, kameranın milim hesabınca aynı konumda bulunması gerekir ki bunlarda ki ufak bir farklılaşma o fotoğrafı değiştirebilir.

Kabil, “Eski fotoğraflara baktığınızda, fotoğraflar bir daha erişemeyeceğiniz bir varoluş duygusu verir” diyerek fotoğrafların metafizik bir değeri de barındırdığına değindi.

Akış içerisinde insanlığın olduğu yerde kalmadığına değinen Kabil, fotoğraf sanatında da yarım yüzyıl içerisinde Thomas Edison’un geliştirdiği Kinematoskop ve Lumière kardeşlerin geliştirdiği Sinematograf cihazı ile mutlak değer olarak aldığımız görüntüleme yaklaşımının hareket kazanmış olduğunu aktardı. Ve sinemanın ilk ortaya çıkış anından günümüze değin bir belge değeri barındırdığını söyledi.

Süreç içerisinde icatlarla beraber Belge ve Kurmaca anlatım temelde olmak üzere pek çok anlatım türlerinin ortaya çıktığına değindi. Kurmaca anlatımdan yana oluşan ağırlık Sinema Sanayisinin kurulması, yönetmenlerin gelmesi, ülke ve dönem sinemalarının oluşmasına olanak sağladığını söyledi. Bununla beraber Amerikan sinemasının ortaya koyduğu klasik anlatımda giriş gelişme ve sonuç varken Rusya’daki Bolşevik devrimiyle kurgusal anlatımın öne çıktığını aktardı. Ünlü Fransız Sinema Düşünürü André Bazin’e değinen Kabil, “Sinema Nedir?” adlı eserde bu farklılaşmaların detaylı anlatıldığını söyledi. Ayrıca İlk dönem Sovyet Sinemacısı ve “Sine-göz” akımının kuramcısı Dziga Vertov’un sinema ile özdeşleşen hayatından önemli detaylara değindi.

Son olarak katılımcılarımızdan gelen Çocuk Sinemasına dair soruları yanıtlayan Kabil, Dünya ve Türk sinemasından, sinema tarihi içinde yapılmış ve çoğu ticari sinema tanımlaması dışında, çocuğun estetik beğenisini de geliştirecek ve onun dünyasını layıkıyla çizmeye çalışan ve animasyon olmayan filmlerden bir seçkiyi bizlerle paylaştı:

Cennetin Çocukları(1997, İran, Mecid Mecidi)
Ivan’ın Çocukluğu (1962, Rusya, Andrey Tarkovski)
400 Darbe (1959, Fransa, François Truffaut)
Kırmızı Balon (1956, Fransa, Albert Lamorisse)
Kiraz Ağacı (1972, Azerbaycan, Tevfik İsmailov)
Yanco (1961, Meksika, Servando Gonzales, Muhyiddin Kandour)
Beyaz Balon (1995, İran, Cafer Penahi)
Oliver! (1968, İngiltere, Carol Reed)
Beyaz Güvercin (1960, Çekoslovakya, Frantisek Vlacil)
Bisiklet Hırsızları (1948, İtalya, Vittorio de Sica)
Gökkuşağı Birlikleri (2008, Endonezya, Riri Riza)
Her Çocuk Özeldir (2007, Hindistan, Aamir Khan)
Yol Türküsü (1955, Hindistan, Satyajit Ray)
Demiryolu Çocukları (1970, İngiltere, Lionel Jeffries)
Pal Sokağı Çocukları (1969, Macaristan, Zoltan Fabri)
Karateci Çocuk (1984, ABD, John G. Avildsen)
Emil ve Dedektifler (1931, Almanya, Gerhard Lamprecht)
Gizli Bahçe (1949, ABD, Fred M. Wilcox)
Chitty Chitty Bang Bang (1968, İngiltere, Ken Hughes)
Hugo (2011, ABD, Martin Scorsese)
Yumurcak (1921, ABD, Charlie Chaplin)
Kara Rüzgâr (1979, ABD, Carroll Ballard)
Heidi (1937, ABD, Allan Dwan)
Pollyanna (1960, ABD, David Swift)
Çocukluğumun Gökyüzü (1966, Kırgızistan, Tölömüş Okeyev)
Mahallede Duv-Duv Gap (1960, Özbekistan, Şukrat Abbasov)
Sihirli Hilat (1964, Azerbaycan, Alisettar Atakişiyev)
Dövran’ın Maceraları (1972, Türkmenistan, Anatoli Karpukhin)
Seker (2009, Kazakistan, Sabit Kurmanbekov)
Ağlayan Devenin Öyküsü (2003, Moğolistan, Byambasuren Davaa)
Arkadaşım Tilki (2007, Fransa, Luc Jacquet)
İki Yavru (1946, ABD, Clarence Brown)

Türk sinemasından bir seçme yapmayı denersek:

Mommo Kızkardeşim (2009, Atalay Taşdiken)
Muna (2015, Serdar Gözelekli)
Bulutların Ardında (2017, Kaan Atilla Taşkın)
Benim Küçük Sözlerim (2017, Bekir Bülbül)
Birgün Bir Çocuk (2016, Sinan Sertel)
Canım Kardeşim (1973, Ertem Eğilmez)
Piano Piano Bacaksız (1990, Tunç Başaran)
Zıkkımın Kökü (1992, Memduh Ün)
Öksüzler (1973, Ertem Göreç)
Sevgili Babam (1969, Aram Gülyüz)

Sinema Tarihini de özetle konuştuğumuz “Sinema Düşüncesi” programında Sinemanın gündelik hayat ile başlayan gelişimi ve bu süreçte yönetmenin, senaristin, sanatçının hayatı algılayış şekli ve zihniyet dünyasının önemini ayrıntılarıyla konuştuk. Program katılımcıların ve moderatör Mehmet Ali Özkan’ın değerli katkılarıyla sona erdi.

Platformunuzu seçin ve paylaşın.