Özlem Metin ile Alametifarika Üzerine Konuştuk

12 Mart Salı günü Özlem Metin ile Boğaziçi Konak’ta yeni çıkan kitabı “Alametifarika” ve edebiyat üzerine keyifli ve heyecan verici bir sohbet gerçekleştirdik.

a1

Moderatörlüğünü Rabia Aydın’ın üstlendiği keyifli sohbetimiz Özlem Metin’in edebiyat iklimine nasıl girdiğini ve hangi yollardan geçtiğini anlatmasıyla başladı. Yıllarca özel şirketlerde çalıştıktan sonra bir firmanın dondurma bölümünde çalışırken “Hayatımın bu bölümünü dondurmaya karar verdim” diyerek istifa etmesi üzerine; yeni bir hayatın, yeni bir yolun ilk adımlarını atar. Ardından kitap yazma fikrinin ruhuna düşüşüyle devam eden hikayesinde Özlem Metin “Bir şeyler yazmak istiyordum ama ne yazacağımı bilemiyordum” diyerek geçen bir sürenin ardından  Ali Ural’ın kendi çalıştığı yayınevine  öğle yemeğinde konuk olmasıyla yeni bir rotaya çevirir yönünü. O sohbet sırasında Ali Ural açacağı edebiyat atölyesinden bahseder ve buraya Özlem Metin’i de davet eder.

Burada bu yol da bir durak daha ilerleyen yazarımız Özlem Metin, kendini bir şeyler üretebileceği bir okula değil, ruhunun içine düşen  aramanın iklimine vardığını daha sonradan keşfedecekti. Bu atölye de geçen 7 senenin kendisine çok şey kattığını söyleyen yazarımız, çaba sarf ettiği her an bir durak daha atlamıştı. Alametifarika eserinin de 7 yıllık emeğin sonucu olduğunu belirten Özlem Metin o 7 yılın değerine vurgu yapıyor, sonucunda vardığı durak kadar o otobüsle aldığı yolun da çok önemli  olduğunu aktarıyor.  Bu sırada  anlıyoruz ki kendisi de hala eserinin heyecanını her anında ruhunda barındırıyor.

a2

“Her zaman iyi bir okuyucuydum, kendimi bildim bileli kitap okurdum fakat hiçbir zaman böyle bir  şey yapacağımı düşünmemiştim. Yıllarca özel şirketlerde çalıştıktan sonra istifa etmek, kendi dünyamı yeniden anlamak,  ‘bir şeyler yapmak adına’  yeni bir yolculuğa çıkmak …”diyerek hikayesini kısaca özetleyebileceğim yazarımız bize okuduklarından da tavsiyeler vermeden geçmiyor. Bir hikayecinin okuduğu hikayeciler diyerek adlandırdığımız isimler arasında “Çehov, Sabahattin Ali, Sait Faik, Ahmet Hamdi Tanpınar…” liste böyle uzayıp giderken  klasiklere dikkat çekiyor. “Zamana karşı koymuş kitaplar” olarak nitelendirdiği kitapların bize çok farklı nitelikler kazandıracağını ve onları okuduktan sonra  kitaplar arasında  kalite farkını kolaylıkla  anlayabileceğimizi aktarıyor.

Konuğumuzun yazı diline geldiğimizde Özlem Metin, mizahı ile bizi güldüren ve şaşırtan bir porte olarak çıkıyor karşımıza. Hikayelerindeki yalın ve argodan uzak anlatımı yanında samimi olan dili bizi hikayelerin içine çekiyor. Zaten diyoruz ki mizah samimiyettir, Özlem Metin en çok kendisi üzerinden mizah yapabileceğini belirtirken hikayeleri kendi üzerinden bir bütünün ayrı görünen ama dikkatle incelediğimizde  yolun sonunda birbirine bağlanan parçaları ile bizi baş başa bırakıyor. Anadolulu, memur bir ailenin kızının samimiyetiyle; bizden birisi oluşuyla ve mütevaziliğiyle   konuşan Özlem Metin kitabında da bu üslubunu bozmuyor.

a7

Kitabından bir hikayesini kendi sesinden dinleyerek sonlandırıyoruz sohbetimizi. Edebiyatı ailesinden biri, onun bir parçası olarak gören bir insanın kitabı ancak onun çocuğu gibidir. Bundandır ki Özlem Metin de  çocuklarını birbirinden ayırmamış olacak kitabının sohbetine küçük kızıyla gelmişti.

Kendi heyecanını bize de aksettiren değerli yazarımıza yeni heyecanlarında başarılar diliyor, farklı duraklarda ortaya çıkacak farklı eserlerinin heyecanına da ileride ortak olmak istediğimizi belirtiyoruz.

Sohbetimize şeref verdikleri için Özlem Metin’e ve Rabia Aydın’a teşekkür ediyoruz.

Haber: Osman Deveci-Türk Dili ve Edebiyatı’ 23

 

Platformunuzu seçin ve paylaşın.