“Orada N’oluyor?”da Barış Sürecini Konuştuk

14 Mayıs Salı günü, Boğaziçi Konak’ta düzenlediğimiz “Orada N’oluyor?” programında barış sürecini konuştuk. Programda Genç Siviller Sözcüsü Turgay Oğur, Avukat Gülçin Avşar ve Gazeteci Ceren Kenar bizlerle birlikteydi. Konuklarımızın yanı sıra “içimizdeki akil adam” olarak tanınan Kamuran Aslan da misafirimiz oldu ve hayatından küçük kesitleri bizlerle paylaştı.

oradanoluyor2

Konuşmacılar söz almadan önce, Kamuran Bey’in yer aldığı ve Genç Siviller’in barış sürecini desteklemek için hazırladığı kısa filmi izledik. Filmde Kamuran Bey, Van’da yaşadığı bir anısını, miting alanında boşluğa saplanan tazyikli su sıkan aracı nasıl kurtardıklarını ve aracı kullanan insanla aralarında geçen konuşmaları anlatmaktadır.

Kısa filmin ardından ilk sözü Turgay Oğur aldı. Son 30 yılda yaşanan acılardan bahsettiği konuşmasında, bu acıların artık bir son bulması için insanların çözüm odaklı bir dil geliştirdiğinden söz etti. Bir “kardeşlik hukuku” inşa edilmeye çalışıldığını ifade eden Oğur, kardeşliğin artık çözüm literatüründe önemli bir yeri olduğunu belirtti. “Kız aldık, kız verdik” gibi bir söylemle iki insanın aile kurmasını, çözüme bir gerekçe olarak sunduğumuzu anlattı. “Biz etle tırnak gibiyiz” derken aslında ayrılmanın bizler için ne kadar acı verici ve dayanılmaz olduğu gerçeğini kabul ettiğimizi dile getirdi. Bu örneklerle ülke olarak aslında kardeşliğin yeniden tesisine ne kadar çok ihtiyacımız olduğu söyleyen Oğur, çözüm sürecine tepki gösteren insanları üç gruba ayırdı. Birinci olarak çözüm sürecine tamamen karşı olan bir grubun mevcut olduğunu, ikinci grubun ise PKK’nın silah bırakmasını istemeyen Kürt solu olduğuna değindi. Son olarak ise kendilerini de içinde gördüğü, “nasıl olursa olsun yeter ki barış gelsin” diyen gruptan bahsetti.

oradanoluyor8

Turgay Oğur’un ardından sözü alan Avukat Gülçin Avşar, çözüm sürecinin tarihsel arka planını anlattı. Rejimin en sert olduğu zamanlar da dâhil olmak üzere, silahlı veya silahsız (siyaset yoluyla) çözüm arandığından bahsetti. Bu zamana kadar PKK tarafından yapılan ateşkeslerden bahseden Avşar, bu ateşkeslerde TSK’nın operasyonlara devam ettiğini vurguladı. Bunların yanında belli başlı demokratikleşme adımlarının konuşulduğunu da dile getiren Avşar, özellikle Turgut Özal zamanında bu gibi çabaların görünür olduğuna değindi. Öcalan’la taleplerin konuşulduğunu, Öcalan’ın devletin yeniden yapılanmasını ve bütünlüğünün korunması gerektiğine yönelik söylemlerde bulunduğundan bahsetti. Ancak bu tip görüşmelerin çeşitli sebeplerden ötürü bir sonuca ulaşamadığını ifade eden Avşar, özellikle Ak Parti öncesi dönemde, ülkede asker ve hükümet olmak üzere iki farklı iktidarın olduğunu, hükümetin icraatlarına asker tarafından ket vurulduğunu anlattı. Son dönemde ise, askerin iktidar üzerindeki etkisini kaybetmesinin süreci olumlu yönde etkilediğini belirtti. Şu an sürecin birçok provokasyona rağmen, büyük bir kararlılıkla devam etmesinde de bunun etkisi olduğunu söyledi. Buna ek olarak, Tayyip Erdoğan’ın güçlü bir lider olmasının ve 63 akil insanla sürece Sivil Toplum’u dâhil etmesinin, sürecin devam etmesinde etkili olduğunun altını çizdi. Böylece provokasyonlara rağmen herkes sürece sahip çıktı.

Gülçin Avşar’ın ardından Gazeteci Ceren Kenar sözü aldı. Son geldiğimiz noktada özgüven sahibi olmamızı sağlayacak güzel şeyler yaşandığını belirterek konuşmasına başladı. Avrupa Birliği’nin ve diğer uluslararası konjonktürün Türkiye’nin barışa yönelik adımlar atmasını teşvik ettiğinden bahsetti. Kenar konuşmasına Ortadoğu’da yaşayan Kürt nüfusu üzerinden devam etti. Bundan önce, Türkiye devleti “biz kaybediyorsak, bölge Kürtleri de kaybetsin” gibi bir anlayışa sahipti. Bu anlayış diğer bölge ülkeleri için de geçerliydi. Kürtlere zulmedenler genelde bölgedeki diğer devletler olduğundan, Kürtlerin mazlumiyeti hiç teslim edilmemişti. Kürtler, bölgede herkesin birbirine karşı oynadığı bir kart haline gelmişti. Suriye kendi ülkesinde yaşayan 30000 Kürt’ü vatandaşlıktan çıkarırken, PKK’yı desteklemişti. Aynı şekilde İran, PKK’nın şu anki çekilmesine karşı çıkarak, PKK’ya destek sözü verirken, kendi içinde yaşayan Kürt nüfusun yaşadıkları içler acısıdır. Fakat şu an için Kürtleri tehlike olarak gören devlet aklı Türkiye’de değişmiştir. Şu an devletteki anlayış “benim Kürtlerim mutlu olursa, bölgedeki Kürtler mutlu olurlar; bölgedeki Kürtler mutlu olursa, benim Türklerim de mutlu olurlar” şeklinde değişmiştir. Bu değişen anlayışın, barış konusunda bir güven ortamı oluşturduğunu söyleyen Kenar, Türklerin, Türkiye’deki Kürtlerin ve bölgedeki diğer Kürtlerin barış konusunda ortak bir söyleme sahip olmasına katkıda bulunduğunu belirtti.

oradanoluyor4

Bu üç konuşmacının ardından “içimizdeki akil insan” Kamuran Aslan, hayatından kesitleri bizlerle paylaştı. Van Belediyesi’nde bekçi olarak çalışan Kamuran Bey, Meclis’te kurulacak bir Hakikatleri Araştırma Komisyonu’na anlatmadığı sürece yaşadıklarının hepsini anlatamayacağını vurguladı.

Katılımcıların yoğun ilgi gösterdiği program, soru-cevap bölümünün ardından sona erdi.

Hazırlayan:İbrahim Enes Aksu (Politika’ 13)

 

Platformunuzu seçin ve paylaşın.