Katılım Bankacılığı’nı Dr. Ahmet Albayrak’la Konuştuk

Boğaziçi Yöneticiler Vakfı bünyesinde devam eden İslam İktisadı ve Finansı Sohbetleri serisinin 12 Mayıs Perşembe günü gerçekleşen oturumunda, Kuveyt Türk Katılım Bankası Genel Müdür Yardımcısı Sayın Dr. Ahmet Albayrak Katılım Bankacılığı hakkında değerli bilgilerini bizlerle paylaştı.

ab1

Dr. Ahmet Albayrak öncelikle bankacılığın tanımından başlayarak, Katılım Bankaları’nın da içinde bulunduğu genel bankacılık ekosisteminin özelliklerini, Katılım Bankacılığının yakın tarih içindeki gelişimini, diğer konvansiyonel bankalardan farkını ve en sonunda Katılım Bankacılığının ilkelerini ve değerlerini güzel bir üslupla ve anlaşılır bir dille bizlere takdim etti.

Banka, bir tarafta bulunan fon arzını yani insanlar tarafından yapılan tasarrufları, fon talebinde bulunan tarafa yani yatırım yapmak isteyen insanlara en etkili ve en güvenilir bir şekilde aktaran aracı bir kurumdur. Bankanın dışında da birçok aracı kurum vardır fakat para transferi işlemi en çok bankalar aracılığıyla gerçekleşmektedir. Bu husus bankacılık sektörünün çok büyük bir denetim ve düzenleme altında olmasını gerektirmektedir. Çünkü herhangi bir aksaklık durumunda, piyasada bulunan aktörler bu olumsuz durumdan hızlı bir şekilde etkilenebilmektedirler. Dolayısıyla belli düzenleyici ve denetleyici bir üst mekanizmanın bulunması şarttır. Bu düzenlemeler ve denetlemeler bankacılık ekosistemini oluşturmaktadır.

Bankacılık ekosisteminde bulunan ana aktörlerin başında devlet gelir. Piyasada meydana gelebilecek herhangi bir sıkıntının tekrar yoluna girmesi için devlet merkezli çeşitli kurum ve kuruluşlar kurulmuş, anlaşmalar yapılmıştır. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu(BDDK), Sermaye Piyasası Kurulu(SPK), Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu(TMSF), Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası(TCMB) ve uluslararası anlamda tabi olduğumuz Basel Kriterleri ekosistemin temel aktörlerindendir. Bütün bu kurumların ve kuruluşların temel fonksiyonlarından bazıları; tasarruf sahiplerinin hak ve menfaatlerini korumak, piyasalardaki güven ve istikrarı sağlamaktır. Dolayısıyla herhangi bir bankanın kurulabilmesi ve tasarruf toplayabilmesi için bu kurumlar tarafından belirtilen yükümlülüklerin yerine getirilmesi gerekmektedir. Örneğin, bir banka aldığı tasarrufları değerlendirmek için genellikle kredi verir. Bu krediyi verebilmesi için bankanın sermayesinin bulunması şarttır. Hatta bu sermayenin belli bir oranda da korunuyor olması gerekmektedir. En basit anlamda bir bankanın sermayesinin varlıklarına oranı en az %8 olmalıdır. Bu bir kriterdir. Bu şart sağlanmazsa, banka bankacılık görevini gerçekleştiremez. Türk Bankacılık Sektöründe bu oran %15 civarındadır. Çoğu ülkeye kıyasla iyi bir sermaye yeterlilik oranımız vardır. Katılım Bankacılığı da işte böyle bir ekosistem içerisinde İslami değerleri baz alarak hizmet vermeye çalışmaktadır.

ab3

Katılım Bankacılığı’nın tarih içindeki gelişimine bakarsak, İslami Bankacılık ilk olarak 1950’lerde tartışılmaya başlanmıştır. İslam ülkelerinin bağımsızlıklarını kazanmalarıyla beraber bu alandaki çalışmalar daha da hız kazanmıştır. Özellikle, Pakistan ve Mısır’ın İslami bankacılığın oluşmasında ve ilerlemesinde önemli etkileri vardır. İslami bankacılığın ilk öncülerinden Ahmet el Neccar, 1963’te Batı Alman Kooperatif bankalarından esinlenerek Mısır’da faizli işlemlere hiçbir şekilde yer vermeyen ve insanların tasarruflarını faizsiz yollarla yani ticarete döndürerek değerlendiren bir bankacılık modeli inşa etti. Yaklaşık iki yıl gibi kısa bir sürede 250.000 mudiye ulaştı. 1966’da Cemal Abdul Nasır’ın Mısır’daki hükümeti devirmesiyle birlikte bütün bankalar devletleştirildi. Daha sonrasında bu banka Nasır Ulusal Bankası adıyla bankacılık çalışmalarına devam etmiştir. Bundan sonra Katılım Bankacılığı alanındaki çalışmalar Dubai ve Kuveyt’te yine Ahmet el Neccar tarafından geliştirilmeye başlıyor. Neticede, 1977’de Kuveyt Finance House kuruluyor. Böylelikle Körfez ülkelerinde İslami bankacılık sistemi hızlı bir şekilde yaygınlaşmaya başlamıştır.

ab2

Katılım bankacılığını diğer konvansiyonel bankalardan ayıran özelliklere gelecek olursak, fon toplama ve fon kullanma işlemi İslami kurallar çerçevesinde gerçekleşmektedir. Fon kaynağında cari hesaplar, katılım hesapları, öz kaynaklar ve İslami sendikasyon kredileri bulunurken, fon kullanma tarafında murabaha, mudarebe, müşareke, selem, istisna, icare ve sukuk yer almaktadır. Fon kullanma tarafında bulunan araçlardan en çok kullanılanı ise murabahadır. Murabaha, bir malın maliyeti üzerine bir miktar kar ilavesiyle gerçekleştirilen satış işlemidir. Daha anlaşılır şekilde ifade etmek gerekirse, siz bir araba almaya karar verdiniz fakat elinizde arabayı alacak kadar para yok. Bir Katılım Bankası’na gittiniz ve halinizi arz ettiniz. Banka sizin adınıza almak istediğiniz arabayı peşin olarak satın alıp, üzerine kendi maliyetini de koyarak sizin de kabul ettiğiniz fiyattan arabayı size taksitli olarak satar. Yani arada bir ticaret gerçekleşmiş ve risk oluşmuş durumdadır.  Şunu da izah etmek gerekir ki araba yerine herhangi bir mal içinde bu yapılabilirdi, yalnız satın alınacak malın İslam’a uygun olması gerekmektedir.

Katılım Bankacılığı sağlam bankacılık anlayışını ilke edinerek ve özellikle de Müslümanlara hizmet vermek amacıyla kurulmuştur. Buna bağlı olarak insanların alın terinin karşılığı olan değerleri İslam’a uygun bir şekilde değerlendirme amacını kendine düstur edinmiştir. Bunu sağlayabilmek için, kendi bünyesindeki iç dinamiğe de çok özen göstermektedir. Nitekim liyakat, adalet ve güven bu kurumların her alanında çok önemlidir. Danışma kurulundaki şeffaflığın, tutarlılığın ve bağımsızlığın sağlanması aynı şekilde büyük hassasiyet gösterilen bir iştir. Katılım Bankacılığı böyle bir anlayış içerisinde insanlara hizmet verme gayreti içindedir.

Programımıza konuk olarak değerli bilgilerini bizlerle paylaşan Kuveyt Türk Katılım Bankası Genel Müdür Yardımcısı Sayın Dr. Ahmet Albayrak Beyefendi’ye teşekkürlerimizi sunarız.

Haber: Ergun Kurnalı-İktisat’ 16

 

 

 

 

Platformunuzu seçin ve paylaşın.