Fevziye Sıddıki: Afiye’nin vakası özünde insanlık ile alakalı bir vaka ve bu yönüyle evrensellik arz ediyor.

25 Mart Perşembe günü ABD tarafından kaçırıldıktan ve işkencelere maruz kaldıktan sonra 86 yıl hapis cezasına çarptırılan Pakistanlı Bilim Kadını Doktor Afiye Sıddıki’nin kız kardeşi Fevziye Sıddıki’yi vakıf merkezimizde ağırladık.

Doktor Afiye Sıddıki’nin durumunu kamuoyuna taşımak için İstanbul’a gelen ve birçok STK ile temasta bulunan ve kendisine Hüda Par İl Kadın Kolları Başkanı Münevver Aktaş’ın eşlik ettiği Fevziye Hanım’ın ziyaretinde Vakfımızı temsilen Fikir Sanat ve Medeniyet Komisyonu Başkanımız Ayşe Kuralay Hanım hazır bulundu. Ziyarette Fevziye Hanım’la kardeşi Afiye Sıddiki hakkında bir röportaj gerçekleştirdik.

Boğaziçi Üniversitesi Çeviribilim bölümü öğrencisi Abdullah Sadık Kuralay’ın gerçekleştirdiği röportajı dikkatlerinize sunuyoruz;

Abdullah Sadık Kuralay
Hoşgeldiniz. Davetimizi kabul ettiğiniz için çok teşekkür ederiz.

Fevziye Sıddıki
Asıl ben teşekkür ederim.

AK
Pakistan’dan geliyorsunuz. Kız kardeşinizin hikayesini duyduk ve çok üzüldük. Hepimiz onun için dua ediyoruz. Hikayesi birçok insan tarafından bilinsin istiyoruz inşallah. Bize biraz kız kardeşinizden bahsedebilir misiniz? Afiye Sıddıki kimdir ve uzmanlık alanı nedir?

FS
Peki. Bismillahirrahmanirrahim. Çok kısa bir şekilde bahsedeyim. Afiye Sıddıki benim küçük kız kardeşim. Kendisi çok zeki, çok parlak bir mü’mine. Üç çocuk annesi ve kaçırılmadan önce 6 aylık bir bebeği vardı. Tek tutkusu ve sevdası, üçüncü dünyanın eğitim sistemini iyileştirmekti, hem Pakistan’da hem de geri kalan müslüman aleminde. Bugünkü müslümanların yalnızca eğitim ve eğitim sisteminde gerçekleşecek değişim ile yükselişe geçeceğine ve Osmanlı İmparatorluğu veya Abbâsîler dönemindeki müslümanlar gibi olacağına inanıyordu. İşte onun hedefi buydu ve bu hedefi için de en iyi üniversitelerde okudu. Çok iyi bir akademik kariyeri vardı. MIT gibi dünyanın en iyi üniversitelerinde okudu ve sonra Brandeis Üniversitesi’ne giderek çocukların öğrenme şekilleri üzerine doktora yaptı. Nörolojik bilimlerde çocukların nasıl öğrendiğini, nasıl taklit ettiklerini vs. araştırdı. Böylece daha verimli ve öğrenmesi kolay bir müfredat geliştirebilecekti. Ve bunu yaptığında, planını yürürlüğe koymak üzere Pakistan’a geldi. Vatanına dönmüştü ve bir eğitim devrimi yapacaktı. Mart 2003’te İslamabad’a gidiyordu fakat yolculuğu sırasında üç küçük çocuğu ile beraber kaçırıldı; o sırada 6 aylık olan bebeği Süleyman, 3 yaşındaki kızı Meryem ve 5 yaşındaki oğlu Ahmed. Hepsini alıp götürdüler.

Nereye gittiğini veya ona ne olduğunu bilmiyorduk. İslamabad’a hiç varmamıştı. Annem perişan haldeydi, “Çocuklarım nerede?!” deyip duruyordu. Şu anda da binlerce kayıp insan var Pakistan’da.

Kardeşim tüm müslümanlara yardım ederdi. Amerika’da okurken yaşlı insanların evlerine gider, otistik çocukların öğrenmesine yardım ederdi, onları yıkayıp temizlerdi ve bu yaşlı kadınların market alışverişlerini yapardı. Çünkü Amerika’da insanlar anne-babalarını evde bırakıyorlar. Çocuklar anne-babalarına yardım etmiyor. İşte Afiye gidip yardım ederdi. Kalkar Filistin için, Bosna için, Kaşmir için protestolar yapardı. Nerede bir protesto varsa Afiye gidip orada olurdu ve ben de ona sorardım: “Gitsen ne olacak?” diye. “Gitme, hiçbir şey yapmayacaklar.” Ve bana ne derdi biliyor musunuz? Bana derdi ki: “Kardeşim, Allah bir kişinin daha gayretini görüyor ve benim müslümanların safında olduğumu görecek.” Hiç bilmiyordum ki bu kadar yıl geçecek ve insanların onun için sokaklara çıkmasına ihtiyacı olacak.

Sonra Afiye kaçırıldı ve ortalıktan kayboldu. Tam beş yıl boyunca nerede olduğunu bilmiyorduk. Sonra İngiltere’den bir İngiliz gazeteci sayesinde onu bulduk. Gazeteci, Taliban tarafından ele geçirilmişti. İsmi Yvonne Ridley.

Afganistan’a döndüğünde Bagram’da Pakistanlı bir kadının çığlıkları yüzünden bütün mahkumların açlık grevi yaptığını öğrenmiş. Kur’an okumaya çalıştığında onu boğuyor ve türlü türlü kötülükler yapıyorlarmış. Sonra araştırmaları sonucu bu kadının 650 numaralı mahkum olduğunu ve onun da Pakistanlı Afiye Sıddıki olduğunu öğrenmiş ve Pakistana gelmiş. O sırada Imran Khan (şu andaki başbakanımız) kalktı, evimize geldi, annemle konuştu ve dedi ki “Eğer ben başbakansam 100 gün içerisinde kızınızı geri getiririm. Olmaz öyle şey! Müslüman bir kardeşimizin böyle hapis kalması bir utançtır.” Şimdi Imran Khan geleli 1000 günü geçiyor ve hala sessiz, maalesef aynı diğerleri gibi.

Sonra, Bagram’dan serbest bırakıldığını ve “Gitmekte özgürsün.” dediklerini öğrendik. Afiye, Afgan ofisinde oturuyormuş, perdenin arkasında ve çok hastaymış. Şu fotoğrafa bakar mısınız? Bu fotoğraf Bagram’dan. Öylece otururken Amerikan askerleri geliyor ve Afiye İngilizce konuşulduğunu duyunca perdenin arkasından çıkıp “Lütfen bana yardım edin!” diye sesleniyor. Afiye’yi görünce ateş ediyorlar. Bir, iki, üç kere vuruyorlar. Biri kalbinin tam altına, biri böbreğine isabet ediyor ve kalın bağırsağı da alınmak zorunda kalınıyor. Ve tabii ki bayılıyor. Askerler Afiye’nin öldüğünü düşünüp ayrılıyor. Onlar ayrılırken Afganlardan biri Afiye’nin hala hayatta olduğunu görüyor ve onu kurtarıyor. Kanamasını durduruyor, “Hastane! Hastane!” diye bağırıyor ve mermileri çıkarıyor. Sonra Amerikanlar geri dönüyor ve “Bunu nasıl açıklarız?!” diye düşünüyorlar. Sonra hemen Afiye’yi alıp Amerika’ya uçuyorlar fakat Afiye bir Pakistan vatandaşı, yeşil kartı bile yok! Oradaki ilk yargıç afroamerikanmış ve demiş ki: “Yanlış yapıyorsunuz! Onu buraya nasıl getirebilirsiniz? Hasta olduğunu görmüyor musunuz? Çabuk onu bir hastaneye götürün ve sonra geri gönderin! Bu yasadışı bir şey. Nasıl bir Pakistanlı Bagram’a gider? Hem niye Bagram’daydı? Bir anlaşma veya hakkında bir hüküm olmadan nasıl Amerika’ya gelebilir? Derhal geri gönderilsin.” Sonra da Yargıç Richard Berman geliyor. Belki duymuşsunuzdur, Halkbank davasına bakan yargıç da yine oydu. İnsanlar oraya iltica ettiklerinde onlara yardım etmişti. Genel olarak bu tarz işler yapmasıyla meşhur. Her neyse, böylece Yargıç Berman geldi ve dediklerine göre güya Afiye perdenin arkasından çıkmış, o altı Amerikan askerinin elinden bir tüfek kapmış ve ateş etmeye başlamış. Askerler de korkup geri ateş etmişler. Külliyen yalan. Avukatlar silahı test ettiklerinde ateş edilmemiş şekildeydi ve Afiye’nin parmak izine rastlanmadı. Mermi izi vs. yoktu ve odanın hiçbir yerinde bir mermi bulunamadı. Kurşun olan tek yer Afiye’nin vücuduydu ve bu kurşunlar da Amerikan askerleri tarafından atılmıştı. Tüm bunlar mahkemede kanıtlandı. Yargıç Berman da dedi ki: “Afiye’nin bir suç işlediğine dair herhangi bir kanıt yoktur. Herhangi bir terör örgütü ile bağı olduğuna dair de bir kanıt yoktur. Ne El-Kaide ne de Taliban ile ilişiği yoktur. Herhangi bir şey yaptığına dair bir kanıt yoktur fakat ideolojisi, fikirleri ve geliştirmek istediği eğitim sistemi ABD’ye bir tehdittir ve 86 yıl hapse mahkum edilmesine karar verilmiştir.” Sırf müslüman olduğu için, sırf bir değişiklik getirmek istediği için… Üstüne üstlük bunu açık mahkemede söyledi fakat kimse hiçbir şey yapmadı.

AK
Peki şu anda hangi hapishanede tutuluyor ve durumu nedir? Psikolojik veya fiziksel sağlığı nasıl? Herhangi bir hastalığı vs. var mı?

FS
Peki. Afiye mahkemeye geldiği zaman kanaması vardı. Ağzı kan içindeydi ve dişleri de kırık haldeydi. Yargıca dedi ki: “Yargıç Berman, bunun sebebi sizin güç kullanma emri vermiş olmanız. Bu yetkiyi siz verdiniz.” Yargıç, cevaben: “Evet verdim çünkü söz dinlemiyordun.” Afiye: “Peki bana ne diyorlardı da ben dinlemiyordum biliyor musunuz? Aldılar kıyafetlerimi bir kenara ve Kur’an’ı da yere koydular ve bana dediler ki ‘Sen Kur’an’ın üzerinde yürürsen biz de kıyafetlerini geri veririz.’ Ben nasıl Kur’an’ın üzerinde yürüyebilirim? Reddettiğim zaman beni dövdüler ve bunun hakimin emri olduğunu söylediler.” Yargıç Berman da bu söylenenleri inkar etmedi. İşte böyle korku içerisinde bir durumda Afiye. Şu anda kaldığı hapishane de Teksas’ın Fort Worth kentindeki FMC (Federal Tıp Merkezi) Carswell adlı yer. Burası askeri bir üs ve hapishane de psikolojik ve zihinsel sorunları olan suçluların kaldığı bir hapishane. O yüzden Yargıç Berman’a sorduk: “Madem Afiye’nin zihinsel sorunları olduğunu söylüyorsunuz, onu nasıl yargılayabiliyorsunuz? Zihinsel anlamda yetersiz bir insanı yargılayamazsınız, doğru değil mi? Hakim karşısına çıkabilecek kadar akıllı fakat hayatının geri kalanını, tam 86 yılı, akıl hastanesinde geçirmek zorunda, öyle mi? Bu hiç adil değil.” Şimdi ise hücre hapsinde tutuluyor. Kimseyle görüşmesine izin verilmiyor. Hatta bu aya kadar avukatlarıyla bile görüşemiyordu, ta 3 Mart’a kadar. Nihayet bir avukat ile görüştürebildik fakat bunun öncesinde ne avukatlarıyla ne de ailesiyle görüşmeye izni vardı. Son dört senedir ne telefon var ne başka bir şey.

2016 yılında insanların mahkemede nasıl manipüle edilip yeşil kart ve para karşılığında yalan söyletildiğine dair yeni deliller bulduk. Yanlış yargılama yaptıklarını bulduk. Bundan sonra Afiye ile iletişimi kestiler ve sürekli “Afiye hiçbir şey istemiyor, ne avukat ne başka bir şey.” deyip durdular. Burada çok kötü bir oyun oynadılar. Sonrasında da zihnini manipüle ettiler. Aslında kendisi bir hafizedir.

FMC, Carswell COVID sırasında 72 mahkum tarafından dava edildi. Bütün mahkumları bir odaya kapattılar. Tuvaletleri bile yoktu. Günün 23 saati hiçbir şey yoktu.

Afiye de hücre hapsinde kalıyordu ve sadece sandviç, su şişesi gibi şeyler atıyorlardı. Kim kaparsa kapıyordu ve diyelim ki tuvalete gitmek istediniz, içeri bir kova atıyorlardı ve “Buraya yap.” diyorlardı. Köpekten beter muamele gördüklerini söylüyorlardı ve birçok insan hapishaneyi dava etmişti. Afiye nasıl diye öğrenmeye çalışıyorduk fakat kimse söylemiyordu. Ne Pakistan hükümeti ne de cezaevi. “Herkes iyi. Sadece karantinadalar. Onlarla konuşamazsınız. Hayattalar ve durumları iyi.” deyip duruyorlardı.

AK
Serbest bırakılması için ciddi bir girişim oldu mu, var mı? Girişimler sonucu ABD’nin onu bırakma ihtimali var mıdır?

FS
ABD’nin Afiye’yi göndermek için çok sefer teklifleri oldu. Artık umurlarında değil çünkü masum olduğunu biliyorlar. O sırada orduları için bir örtbas şeklinde ilerledi olaylar. Öbür türlü çok fazla tepki alırlardı çünkü Afiye’nin çocukları ABD’de doğmuştu. Küçücük çocuk hepsi ve siz onları annelerinden ayırıyorsunuz. ABD’de bu çok büyük bir suç ve bunu yapan ABD ordusu. Eğer ortaya çıksaydı ordu için çok kötü olurdu. Şimdi de örtbas işleri tamam olduğuna göre artık bu mevzu onlar için geçmişte kaldı. Umurlarında değil artık. Ancak bu siyasi bir mesele çünkü “Ah biz bir hata yapmışız.” diyemezler. Asla böyle demezler.

Bir ara Raymond Davis adında, ABD’nin bir paralı askeri vardı ve güpegündüz sokak ortasında üç Pakistanlıyı vurmuştu. Tabii ki yakalanmıştı ve Pakistanlılar dedi ki: “Pakistan’da birini öldürmenin cezası idamdır.” Sonra Amerika dedi ki: “Siz Afiye’yi alın, Raymond Davis’i de bize verin.” Pakistan onlara Raymond Davis’i verdi ama karşılığında biraz para ve akrabaları için yeşil kart gibi küçük şeyler aldılar. Ufacık, saçma sapan şeyler ve Afiye’yi terkettiler. Sonra başka bir adam, Çavuş Bowe Bergdahl, Afganistan’da Taliban tarafından ele geçirilmişti. Yine Amerika aynı şeyi dedi: “Afiye’yi alın, çavuşumuzu bize verin.” Ve karşılığında aldıkları şey yine dolar oldu. Yani üzücü olan aldıkları bu önemsiz, küçük şeyler. Yeğenine bir yeşil kart için mi yani gerçekten? Bu tarz şeyler. Tabii bunlar yalnızca bizim bulduklarımız. Başka ne aldılar Allah bilir. Fakat bildiğim bir şey var ki Yvonne Ridley de bunu ihbar etmişti çünkü o da bu uzlaşma sırasında oradaydı. Sonra onlara dedim ki: “Bakın, olay böyle böyle.” Onlar da dediler ki: “Bak, senin hiçbir şeyden haberin yok. Afiye’nin hayatı Pakistan’da tehlikede olacak.” Niye tehlikede olsun ki? Başkanın özel affı sırasında Afiye’nin de ceza hafifletilme dilekçesi dosyalanıp imzalandı ve kabul de edildi. Şimdi ise olay öyle bir noktaya geldi ki eğer Afiye’ye af çıkarsa Pakistan onu alır mı almaz mı ondan bile emin olamıyoruz.

AK
Son olarak size bir de bu konu hakkında biz ne yapabiliriz, onu sormak istiyoruz. Afiye Sıddıki için gazeteciler, insan hakları örgütleri, aktivistler, siyasetçiler veya diğer insanlar ne yapabilir?

FS
Bence yapabileceğiniz en iyi şey Afiye’nin insani muamele görmesini sağlamak. Çünkü o bir insan. Afiye’nin vakası özünde insanlık ile alakalı bir vaka ve bu yönüyle evrensellik arz ediyor. Bu sadece müslüman olmakla alakalı değil. Sadece bir kadın veya anne olmakla da alakalı değil. Burada işkence söz konusu. Burada verilen bir hüküm var. Bu bir anneden küçük çocuklarını ayırmak ile alakalı. (Etrafındakilere işaret ederek) Siz bir annesiniz, siz bir annesiniz, ben de bir anneyim ve bir anneyi dövebilirsiniz, öldürebilirsiniz ama bebeğini onunla bıraktığınız sürece şikayet etmez. Fakat o bebeği annesinden alırsanız, işte bu bir insana yapılan baskının alabileceği en kötü şekildir. Barbarlar bile, Cengiz Han bile böyle bir şey yapmamıştır. Siz Afiye’nin, insanlığın sesini yükseltebilirsiniz. Sesinizi benimkine katın ve dünyaya bu sesi yayın ki zulüm Abdullah tarafından da yapılsa Richard Berman tarafından da yapılsa zulümdür, bunu görsünler. Artık bunun bir son bulması gerekiyor. Beraber Afiye hakkında bir farkındalık yaratabiliriz. Sadece Afiye de değil, satılıp kayıplara karışan binlerce insan için bu farkındalığı geliştirebiliriz. Onlara yardım edebiliriz. Ve biz bir kardeşimizi kurtarmak için birlik olduğumuz zaman bütün Kashmir’deki, Filistin’deki, Uygur’daki, Suriye’deki ve Burma’daki Afiye’leri de kurtarmak için birleşmiş oluruz. Dünyada çok zulüm oluyor ve bunlar biz sesimizi çıkarmadığımızdan oluyor. Sessiz kalarak zalimin yolunu açıyoruz. Bugün bu onlara olur, yarın ise bize. Eskiden ben de kaybolan insanları görünce sessiz kalırdım ve farkettim ki benim de başıma geldi. Allah korusun yarın da sizin başınıza gelebilir. Asla buna izin vermeyin. Artık bu işe bir son verelim.

AK
Buraya geldiğiniz ve Afiye hakkındaki gerçekleri anlattığınız için çok teşekkür ederiz. Daha fazla insanın katılabilmesi adına, sizinle müsait olduğunuz vakit bir de online görüşme yapmak isteriz. İnşallah onun hikayesini birçok insana ulaştıracağız.

FS
Sabırla dinlediğiniz için çok teşekkür ederim.

Platformunuzu seçin ve paylaşın.