Çanakkale var oluş mücadelesidir.

Vakfımızın sosyal etkinlikler silsilesinden bir tanesini daha geride bıraktık. Eyüp Sultan’ın manevi ortamında Çanakkale zaferini, farklı bir şahsiyetten, farklı bir bakışla tekrar zihinlerimizde canlandırma fırsatını bulduk. Vakıf mütevelli heyetimizin de katıldığı bu etkinlikteki konuğumuz akademisyen-şair Prof. Dr. Nurullah Genç Beyefendiydi.
4 Nisan Cumartesi sabahı gerçekleştirilen programa öğrenci ve mezunlar yoğun ilgi gösterdi.
Sabah namazını Eyüp Sultanda eda ettikten sonra öğrencilerle birlikte Sedir Cafe’de kahvaltı yaptık.
Kahvaltının ardından Sayın Nurullah Genç, Çanakkale ruhunun bugüne yansımaları üzerine mana yönü derin bir konuşma yaptı.
Sobetten notlar…
Nurullah Genç üzerinde yaşadığımız toprakların çok değerli olduğunu, bu değerli toprakları elde tutmanın bu topraklar üzerinde yaşayanlara büyük sorumluluklar yüklediğini ve gençlerin bunun bilincinde olması gerektiği tavsiyesiyle konuya giriş yaptı.
Üzerinde yaşadığımız bu vatan coğrafyası nice hazineler barındırmaktadır. Bu hazinelere sahip çıkmamız ve onları kullanmamız konusunda biz gençleri uyaran Genç konuşmasını, “Bu vatan kendisinde nice hazineler barındırmaktadır. Bu vatanın sahipleri olarak bizler, dünyayı kontrol edecek imkânlara sahibiz, fakat bunun farkında değiliz. O eski şanlı günlere tekrar ulaşmak için çok çalışmalıyız. Fakat maalesef yönümüzü kaybettik; Batının değerlerini takip ederek güç kazanabileceğimiz gibi bir anlayışı zihinlerimize kazıdık.” sözleriyle sürdürdü.
Şair Nurullah Genç, kendi yaşamından kesitler sunarak renklendirdiği konuşmasında gençliğimizin tarihinden bîhaber olduğunu Biruni örneğiyle dile getirdi. Genç, bizim geri kalmışlık kompleksliğine kapılmamızın en önemli sebeplerinden birinin tarihimize sırt çevirmek olduğunu, atalarımız Osmanlı’nın “hasta adam” diye nitelendirilen zamanda bile Batı’ya boyun eğmediğini; aksine, Batı nezdinde 1453 hafızasındaki Osmanlı etiketinin hiçbir değer kaybetmediğini müşahede ederken, bugün, Irak’ta başımıza çuval geçirilme sahneleri kadar iğrenç vakıaları yaşamamızın arkasında bu nedenin yattığını anlattı.
Kendimize ve tarihimize karşı bakışımızın değişmesi gerektiğini vurgulayan Prof. Genç, gençliğinde başından geçen bir hatırayla bize verdiği mesajın ne kadar doğru bir mesaj olduğunu gösterdi. “Erzurum’daki mimari eserleri incelemeye gelen Amerikalı bir yüksek lisans öğrencisi benden Erzurum’daki mimari eserler hakkında üç saatliğine kendisine rehberlik yapmamı istedi. Kendisine bir saatlik bir işim var eğer beklerseniz bir saat sonra uygun olacağımı söyledim. Kabul etti. Ben de o esnada kütüphaneye koştum onun merak ettiği eserler hakkında araştırma yapma ihtiyacı duydum. Çünkü bu eserler hakkında doğru dürüst bir bilgim yoktu. Bir saat sonra buluştuk ve istediği eserlerin bulunduğu mekânları ziyaret ettik. Ben de, kendisi benden üç saat talep etmesine rağmen onu misafirimmiş gibi kabul ettim ve kendilerini iki gün ağırladım. Ayrılacağı zaman memleketine gittiği zaman yazışmak istediğimi söyledim. Bana verdiği cevap beni hayal kırıklığına uğrattı, “Sen yaz ben cevap gönderirim” dedi. Kendisine bu kadar misafirperver davranmama rağmen bana bu cevabı verince, ben de kendilerine sizin adetlerinizde memleketinize dönünce nezaketen bir teşekkür mektubu yazmanız gerekir dedim. “Evet, doğru fakat ben size yazmayacağım” deyince bu davranışının sebebini sorduğumda aldığım cevap şuydu; “Siz atalarınızın size bıraktığı paha biçilemeyen tarihi zenginliklerden bihabersiniz, eğer senin yerinde atalarınız olsaydı seve seve yazardım. Siz tarihi en zengin milletsiniz fakat aynı zamanda da tarihi şuuru en zayıf olan milletsiniz” dedi.
Çanakkale Truva karşılaştırması
Nurullah Genç konuşmasında tarihimizin bizim ihtiyacımız olan her şeye sahip olduğu konusu üzerine vurgu yaparak, Çanakkale’nin de bu perspektif açısından bakıldığında daha henüz keşfedilmeyen bir hazine olduğunu gözler önüne serdi.
Şair, Çanakkale’nin bir iman savaşı olduğunun altını çizdi. Çanakkale’de Müslümanların bir var oluş, Hellen medeniyetinin temsilcilerine karşı bir dur deyiş mücadelesi verdiklerini Truva olayına atıfta bulunarak izah etti. Çanakkale savaşıyla Truva savaşı arasındaki bağlantıyı anlattıktan sonra içimizdeki Truva atının toplumumuz üzerinde açtığı yaraları tedavi etmenin farz olduğunu belirterek, bu noktada gençlere ne kadar büyük bir sorumluluk düştüğüne dikkat çekti.
Konuşmasının sonunda bizim dedelerimizin yaptığından daha iyisini yapmaya mecbur olduğumuzu belirten Nurullah Genç, bunun da tarihine sahip çıkarak, tarihin ürünlerinden beslenerek elde edilebileceği yolundan geçtiğini bizlere gösterdi.
Nurullah Genç Çanakkale’yle ilgili şiir kitabından seçkiler sunarak konuşmasını tamamladı.
Son olarak günün hatırası sadedinden Mütevelli Heyeti Başkan Vekilimiz Haluk Dortluoğlu Bey Nurullah Beye besmele levhası takdim etti..
Adem Aktürk
MIS-3  

Platformunuzu seçin ve paylaşın.