Bosna Yiğitlik Meydanımız, Bosna Ziyaretiyle Hizmete Başladı

Hamilik Okulu çalışmalarımız Ahilik ve Fütüvvet kavramları etrafında temellenerek Boğaziçi Üniversitesi’ndeki ayağı dört yıl olan ve ömür boyu sürecek bir kardeşleşme projesi…

Bilindiği üzere Hamilik Okulu çalışmalarımıza Boğaziçi Üniversitesi’nde hazırlık ve birinci sınıf öğrencileri kabul ediliyor. Hamilik Okulu kapsamında vakıf merkezimiz Boğaziçi Konak’ta her yıl 24 seminer düzenlenip %70 oranında katılım gösteren öğrenciler bir üst kademeye geçme hakkını elde ediyor. Hali hazırda 4 kademe halinde devam etmekte olan çalışmalarımıza 133 Boğaziçi Üniversitesi öğrencisi iştirak ediyor.

İkinci kademeden itibaren öğrencilere hami atanıp; yılda en az dört kez hami-öğrenci görüşmesi yapılıyor.

Yine ikinci kademeden itibaren hamilik felsefesini özümsemeye başlayan öğrenciler meydanlara çıkıp kendi yiğitliklerini ortaya koyuyor.

Hali hazırda Şehitlik Dergâhı, Cizre ve Bosna Yiğitlik Meydanı aktif meydanlarımızı oluşturuyor. Bosna Yiğitlik Meydanı’yla Bosna’daki yardıma muhtaç ailelerle kardeşleşme, tahsil çağındaki öğrencilere kırtasiye yardımı yapılması, şehit evlatlarına hamilik yapılması ve Bosna’da faaliyet gösteren AKOS, Srebrenitsa Anneleri ve Bosna Hersek’te büroları bulunan Yunus Emre Enstitüsü ile birlikte geliştirilecek eğitim ve hayrî faaliyetlerin hayata geçirilmesi hedefleniyor.

Bosna Yiğitlik Meydanı’ndaki öğrencilerle Aliya İzzetbegoviç okumalarına başlanmış olup bu çerçevede şimdiye kadar Bilge Kral’ın Konuşmalar ve Doğu Batı Arasında İslam kitabı okunmuş ve gazeteci yazar Süleyman Gündüz ile birlikte Bosna-Aliya sohbetiyle birlikte, BÜ Kuzey Kampus’te Yrd. Doç. Dr. Fatma Sel Turhan, Uluslararası Saraybosna Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yücel Oğurlu, Yönetmen Faysal Soysal ve Gazeteci-Eski Milletvekili Hüseyin Kansu’nun katılımlarıyla Unutulan Dava: Bosna konulu özel bir etkinlik düzenlenmiştir.

BYV Hamilik Okulu Bosna Yiğitlik Meydanımızın Bosna ile ilk teması 15-18 Nisan 2018 tarihlerinde gerçekleşen Bosna-Hersek gezisi ile temin edilmiştir. Geziye katılan öğrencilerden Rabia Aydoğan vakfımızın tertip ettiği geziye ilişkin gözlem ve tesbitlerini kaleme aldı.

sghavalimanı

İLK DURAĞIMIZ SARAYBOSNA

Boğaziçi Yöneticiler Vakfı Hamilik Okulu olarak Bosnalı kardeşlerimizle birleşmek, kaynaşmak ve kardeş olmak için çıktığımız Bosna Yiğitlik Meydanı’mıza ilk adımımızı attık. Böylece, insan olabilme davası için çıktığımız bu yolda kıymetli Süleyman Gündüz Hocamızın rehberliğinde 23 öğrenci arkadaşımızla birlikte Bosna’ya 15-18 Nisan tarihleri arasında ilk ziyaretimizi gerçekleştirmiş olduk. Bu anlamda ilk durağımız Saraybosna oldu.

Süleyman Hocamız bizlere yol boyu değerli bilgilerini aktardı: “Başkent Sarajevo, bizim kültürümüzde Saraybosna olarak anılır, Türkçedeki saray ve ova kelimelerinin birleşmesi ile oluşmuş olup Miljacka vadisi üzerine kurulup aynı isimle de anılan nehirle de ortadan ikiye bölünmüş bir şehirdir. Saraybosna kenti kayak turizminin uğrak mekânlarından biridir, öyle ki 1984 yılında 14’üncü Kış Olimpiyatları’na ev sahipliği yapmıştır.” Bu bilgiler ışığında yolculuğumuz sürerken yer yer savaşın o yıkıcı izlerini binaların üzerinde görmek pek mümkün. Hatta savaş mağduru binaların balkonlarında asılı duran çamaşırlar, insanların hâlâ bu binalarda yaşıyor olmasına böylece hatıralarını diri tuttuklarına bir örnek.

Öğlen saat 12:00 sularında Başçarşı’ya varıp Sač’ta yediğimiz Boşnak böreklerimizin ardından Morica Han’daki Divan kafede Türk musikisi eşliğinde kahve ve çaylarımızı yudumladık. Ardından Gazi Hüsrev Bey Camii’nde öğle namazlarımızı eda ettik.

SARAYBOSNA’YI GAZİ HÜSREV BEY’SİZ DÜŞÜNMEK İMKÂNSIZDIR

Saraybosna’yı Gazi Hüsrev Bey’siz düşünmek imkânsızdır. Gazi Hüsrev Bey Saraybosna’nın kentleşmesine önemli katkılarda bulunmuş bir şahsiyettir. Öyle ki camiinin çevresinde gördüğümüz külliye bizlere o dönemin yaşantısı hakkında ışık tutmakta. Camiinin yanına minaresi ile paralel olacak şekilde inşa edilmiş Sahat Kula (Saat Kulesi) ise tüm ihtişamıyla kendisini gözler önüne seriyor. Caminin sol tarafında kalan çay ocağı ise rehberimiz Süleyman Gündüz’ün savaş yıllarında evinde kaldığı ve kendisine “kız kardeşim” diye hitap ettiği hanıma ait. Burası Başçarşı’da Türk çayı yapan ender yerlerden biri. Burada çay içmenin yanı sıra ölüm hariç her derde deva olarak anılan ardıç suyunun da tadına baktık.

ALİYA’NIN KABRİNDE DE TEVHİD’İN NABZI ATIYOR: “ALLAH’A YEMİN EDERİM Kİ ASLA KÖLE OLMAYACAĞIZ”

Saat 14.30 sularında Başçarşı sokaklarında yürüye yürüye merhum Aliya İzzetbegoviç’in kabrinin de bulunduğu Kovaçi Şehitliği’ne doğru ilerledik. İzzetbegoviç’in kabri aşağıdan bakıldığından bir yıldız, yukarıdan bakıldığında ise bir hilali temsil eder. Aliya’nın mezarı başında Süleyman Hocamız bizlere şu sözleri aktardı:

“Aliya’nın mezar taşında yazanlar tüm hayatı boyunca o boyun eğmeyen dik duruşunu nasıl da özetler nitelikte: ‘Allah’a yemin ederim ki asla köle olmayacağız.’

1983 yılında yargılanmakta olduğu mahkeme salonunda, aksini dile getirmesi halinde serbest bırakılacağını bilmesine rağmen, “Tarihe şerefinizle yürüyün, inançlarınızdan asla taviz vermeyin, ben bir Müslüman’ım hayatımın sonuna kadar da Müslüman olarak kalacağım.

kovacisehitligi

Benim için İslâm güzel olan neyse onun diğer adıdır. İslâm en güzel olan dindir ve İslâm kurtuluştur.” sözleriyle biz Müslümanlara hayatımızda nasıl bir yol izlememiz gerektiğini göstermiştir.

Aliya “Ben benimle birlikte savaşan insanların yanında yatmak istiyorum.” diye vasiyet etmiştir.

Bir şehri anlamak için o şehrin mezarlıklarına bakmak gerektiği söylenir. Örneğin İstanbul yüzyıllar boyu işgale tanıklık etmiştir ve mezarlıkları da tam bir kaostur. Hristiyanlar ise mezarlarını siyah mermerden inşa eder, Müslümanların ki ise her gün biraz daha toprağa gömülmesine rağmen ne kadar ruh aydınlatıcı ve mağrurdur.

Saraybosna’da işte böylece gücünü mezarlıklardan alır. Unutmayın, eğer son dine inanıyorsanız, son peygamberin ümmeti olduğunuzu iddia ediyorsanız o zaman bütün insanlığın sorunlarını çözmekle mükellefsiniz. Bir Çin atasözü der ki ‘Dünyada 7 milyar insan yaşar ancak 10 bin tanesi hatırlanır. Siz o 7 milyar kişiden biri değil; 10 bin kişiden biri olun.’ Bizler son olan dine mademki bağlıyız, sınırları yıkmalıyız, bizi kurtaracak tek bir dil vardır o da selâmın dilidir.”

kovaci

Süleyman Gündüz Hocamızın Kovaçi Şehitliği’nde Merhum Aliya’nın kabri başındaki bu konuşması bizlere Bosna’da neden var olduğumuzu bir kez daha hatırlattı. Çünkü bizler Boğaziçi Üniversitesi’nde okuyan öğrenciler olarak yiğitlik meydanımızı bu uğurda bir şeyler yapabilmek için kurduk. Bosna seyahatini bu uğurda bir şeyler yapabilmek için gerçekleştirdik. Bizler yiğidiz! Öldükten sonra hatırlanabilmek için yaşadığımız süreçte hayır ve hasenat yolunda bir tuğlanın üzerine mutlaka bir tuğla daha koymalıyız! Çünkü iki günü birbirine eşit olan aldanmıştır.

Şehitlik ziyaretimizin ardından 1’inci Dünya Savaşı’nın başlamasında bardağı taşıran son damla olan suikastin yaşandığı Latin Köprüsü’nü adımladık.  Ardından Bosna’da savaş sırasında yakılan, içinde pek çok değerli yazma eseri bulunduran Viyeçnitsa Kütüphanesi hakkında bilgiler alıp şehrin ilk camilerinden biri olan Hünkâr Camii’ne geçtik. Camiinin Saraybosna’nın kurucusu İshakoğlu İsa Bey tarafından Fatih Sultan Mehmed’e hediye edildiği biliniyor.

SARAYBOSNA’NIN HEMEN HER KÖŞESİNDE TARİHTEN BİR İZ VAR

Saraybosna’nın her köşesinde tarihten bir iz görmek pek mümkün. Bu şehre ait gördüğümüz her mekân, Bosna Hersek’in Nobel ödüllü yazarı İvo Andriç’in şu sözünü doğrular nitelikte: “Sarajevo her şehre benzer ama o hiçbir şehir değildir.”

16 Nisan Pazartesi sabahı Hersek bölgesine doğru ilerken Süleyman Hocamız bizlere kendi deneyim ve düşüncelerini aktarmaya devam etti: “Bu zamana kadar Kudüs hep İslâm’ın ilhamıydı, ama şimdi Bosna’nın farklı kültürleri bir arada barındırmayı başarmış bir toplum olmasıyla Kudüs’ün ilhamı olacağına inanıyorum. Türkiye’den Üsküp’teki mültecilere ilk defa yardım ulaştığında bunu büyük bir kavuşma, sevinç, umut olarak kabul eden Makedonyalı kardeşlerimiz minarelerinden salâ okutmuşlardır.” İşte biz de bu yüzden Bosnalı kardeşlerimizle birlik olmanın bir gereklilik olduğunu düşündük ve bunu kendimize bir görev edindik.

konjic_toplu

Güzergâhımız sırasıyla Neredva nehri boyunca ilerlediğimiz Konjic Köprüsü, Poçiteli Kalesi, Blagay Tekke’si ve Mostar Köprüsü şeklindeydi. Konyiç Köprüsü bilindiği üzere Neredva Nehri üzerine kurulu bir 17. yy Osmanlı mimarisi. Köprünün sade ama bir o kadar da etkileyici mimarisi bizi bizden alıyor. Köprü üzerinde çekildiğimiz hatıra fotoğrafından sonra buradan ayrılıp Mostar vadisi boyunca ilerliyoruz. Hum tepesinde bir haç dikili olduğunu görüyoruz. Burası savaş yıllarında Sırpların savaş mevzilerini bulundurdukları ve şehre ateş açtıkları noktalardan biriymiş. Orada bulunan halka Hristiyan kimliği kazandırmak için buraya bir haç dikilmiş. Süleyman Hocamız, bu noktada Aliya’nın hatıralarından bir kesit sunuyor bizlere: “Sırp komutanlardan birisi dikilen haç ile ilgili ‘Haç’ı da diktiğimize göre Bosna artık bizimdir.’ diye bir ifade kullanınca merhum Aliya, Sırp komutana gece olduğunda sorar: ‘Gökyüzünde ne görüyorsunuz?’ Komutan: ‘Yıldız görüyorum.’ der. Aliya tekrar: ‘Başka ne görüyorsunuz?’ diye sorunca Komutan ‘Ay görüyorum.’ cevabını verir. Aliya: ‘Ne zaman gökyüzünde bir haç görürseniz işte o zaman Bosna sizin olacaktır.’ cevabını verir. Bu öylesine muhteşem bir cevaptır ki Aliya’nın ne kadar keskin bir zekâya sahip olduğunu insan düşünemeden edemiyor.

Konyiç’ten sonraki uğrak yerimiz Poçiteli oldu. Poçiteli Kalesi’ne vardığımızda doğa ile iç içe olan bir mimari yapı ile karşılaştık. Kale ve çevresi taştan yapıları ile kendine hayran bırakan eşsiz bir güzelliğe sahip.

BLAGAY, ALPERENLER TEKKESİ

Poçiteli’den Blagay’a doğru yola çıktık. Burası bir Alperenler tekkesi… İçinde Sarı Saltuk ve Âşık Paşa’nın türbelerini bulundurması bakımından da oldukça önemli. Tefekkür etmek için ise eşsiz bir mekân. Tarihi tekkede namaza ve duaya râm olduk.

Mostar’da, son durağımız olan Mostar Köprüsü Mimar Sinan’ın öğrencilerinden Mimar Hayreddin tarafından nehrin doğu ile batısı arasındaki ulaşımı sağlamak amacıyla inşa edilmiş. Çevresinde var olan yapılar ise oldukça haşmetli. Nitekim köprünün yapılışından sonra çevresindeki bölgeye ismini vermiş olması da bizlere o dönemde ticari hayatı nasıl etkilediğini gösteriyor.

blagaytekkesi_toplu

YUNUS EMRE ENSTİTÜSÜ MOSTAR ŞUBESİ YÖNETİCİSİ HARUN HASANAGJÇ İLE VERİMLİ BİR GÖRÜŞME YAPTIK

Bosna Dava’mız için ilk görüşmemizi Yunus Emre Enstitüsü Mostar Şubesi ve KAYMEK (Kayseri Mesleki Eğitim ve Kültür A.Ş.) Mostar Şubesi yöneticisi Harun Hasanagiç ile Mostar, Urban Grill’de yaptık. Hamilik Okulu Bosna Yiğitlik Meydanı olarak Mostar ve Bosna genelinde öğrenim gören öğrencilere yönelik ne tür etkinlik ve hizmetler oluşturabileceğimizi görüştük. Bundan sonra hedef faaliyetler bazında Yunus Emre Enstitüsü Mostar Şubesi ile direkt olarak temas kuracağız.

48 SAAT KÜL VE DUMAN!

17 Nisan Salı sabahı erkenden yollara koyulduk. Bosna Nehri boyunca ilerleyerek Ahmiči köyüne ulaştık. Burası bir gece öncesine kadar Orta Bosna’da birlik düşüncesinin var olduğu, savaşın ise var olmadığı bir yerken, bir sabah Boşnakların gözlerini Hırvatlar tarafından atılan bombalarla açtığı (!) ve 116 kişinin şehit düştüğü bir yere dönüşür. Operasyonun adı ise 48 Saat Kül ve Duman…

ahmici_anit

16 Nisan 1993’te yaşanan bu vahşet, köyün imamı Mahir Husič tarafından küçük Srebrenitsa’ya benzetiliyor. Camiinin hemen yanı başındaki küçük bir oda, katliamı anma/hatırlama odasına çevrilerek fotoğraflarla mini bir müzeye dönüştürülmüş. Tarihin ve vahşetin belgesi niteliğindeki bu fotoğraflar yaşanan katliamı gözler önüne sererken tüylerimiz diken diken oldu. Fotoğraflara bakmaya bizlerin gücü yetmiyorken yaşanılan her şeyi affederek ama asla unutmadan bir olarak yaşayabilmeyi başarmış bir köy Ahmiči…

Ahmiči Köyü bu bakımdan bizleri kendine hayran bırakıyor. Aynı zamanda Ahmiči köyünde ihtiyaç sahibi olan ve öğrenim gören çocuklarımız için neler yapabileceğimizi Mahir Husič ile görüştük.

VEZİRLER ŞEHRİ TRAVNİK

Günün ikinci durağı olan vezirler şehri Travnik’e geçtik. Önce Travnik Kalesi’ne çıkarak Osmanlı’nın hüküm sürdüğü yıllarda Bosna Eyaleti’nin merkezi olan ve çok sayıda vezir ve devlet adamı yetiştiren şehri panoramik olarak seyretme imkânı bulduk. Şehrin meydanında biraz vakit geçirdikten sonra Alaca Camii (Süleyman Paşa Camii) ’nde öğle namazımızı eda ettik. Kalem işi süslemeleriyle ünlü olan camii şu an restorasyonda.

travnikkalesi

Namazın ardından Travnik’in ünlü mekânı Lutvina Kahva’da yemek molası verdik. Yemek sonrası Fatih Sultan Mehmet döneminde irşad için Bosna’ya gelen Recep Dede ile halifesi İlhami Baba’nın türbesini ziyaret ettik ve Balkanlarda sayısı oldukça az olan Sakal-ı Şeriflerden birisini görme şerefine nail olduk. İstanbul’da karşılaştığımız Sakal-ı Şeriflerden farklı olarak bir kapsülün içinde muhafaza ediliyor olmayışı ve günümüze kadar bu şekilde kalışı harikuladeydi.

SREBRENİTSA ANNELERİ, BOSNA HERSEK’İN EN ÖNEMLİ STK’LARINDAN BİRİ

Travnik ziyaretimiz sonrasında Bosna’dayken Srebrenitsa annelerini ziyaret etmeyi borç bildiğimiz için saat 18.00’da Srebrenitsa Anneleri Derneği ile görüşmek üzere Saraybosna’ya vardık. Srebrenitsa yirminci yüzyılın son çeyreğinde Avrupa’nın göbeğinde herkesin sessiz kaldığı bir katliama tanıklık etti.  Bu derneğe üye olanlar genellikle Srebrenitsa’da bir yakınını kaybetmiş kişilerden oluşuyor. Bir daha böyle bir şeyin yaşanmaması için çalışmalar yürüten ve bu uğurda savaşan derneğe sonsuz saygı duyuyoruz. Dernek merkezinde bizleri tercümanımız Canela Trebo ve dernek başkanı Münira Subaşiç karşıladı. Kendilerine vakfımızı ve çalışmalarını tanıttıktan sonra BYV Hamilik Okulu olarak Bosna için kurduğumuz yiğitlik meydanımızdan, Bosnalı kardeşlerimizle kurmak istediğimiz birliktelikten bahsettik. Bosna’yı ve ihtiyaçlarını daha iyi bildiklerinden kendileriyle bu konuda nasıl birlik içerisinde hareket edebileceğimizi görüştük. Bu yıl Ramazan ayında birlikte bir iftar yapma projesi gerçekleştirmeye karar verdik. Münira Hanım’dan Bosna’nın hali hazırdaki sorunlarını dinledikten sonra, cemiyetin ihtiyaçlarını müzakere ederek bir büyüğümüzün emanetini kendilerine takdim ettik. Görüşmeye yaptıkları değerli katkılar için Canela Trebo’ya ve Hamilik Okulu II. Kademe eğitmenimiz Erkam Özbudak’a teşekkür ediyoruz.

srebrenitsaanneleri5

TÜNEL’DE HÜZNÜN VE UMUDUN TÜM RENKLERİNİ GÖRMEK MÜMKÜN…

Bosna ziyaretimizin son günü olan 18 Nisan Çarşamba günü Bosna Nehri’nin doğduğu yer olarak kabul edilen ve arkeolojik kazılarda ilk yerleşim merkezlerinden izler bulunan Vrelo Bosne’yi ziyaret ettik. Ardından savaş yıllarında içinde belki de en çok umudu barındıran Umut Tüneli’ni ziyaret ettik. Daha tünele girmeden bir ‘Saraybosna Gülü’ görmek mümkün. Saraybosna kuşatması sırasında düşen bombaların bıraktığı izler çiçeklere benzetilmiş ve bazı yerlerde kırmızı renge boyanmış. Böylece Saraybosna gülü, kadim şehrin Sırplara karşı olan mücadelesinin bir sembolü, kırmızı renk ise dökülen kanların bir hatırası olarak kalmış. Tünel’in boyut olarak darlığı aynı anda binlerce kişi tarafından kullanılmış olması savaşın ne kadar zorlu şartlar altında yürütüldüğüne bir kanıt niteliğinde…

umuttuneli_toplu

AKOS, DOĞU BOSNA’LI ÇOCUKLARIN EĞİTİM UMUDU…

Vrelo Bosne ve tünel ziyaretlerimizden sonra Doğu Bosna’da yaşayan Boşnak öğrencilerin okul ihtiyaçlarını karşılamak için çalışmalar yürüten AKOS ile görüşmek üzere Başçarşı’ya geçtik. Dernek müdürü Adnan Ljevo ile hizmet verdikleri alanda onlara nasıl yardımcı olabileceğimizi görüştük ve gelecek dönemlerde yürüttükleri faaliyetlere vereceğimiz desteğin ilk temellerini attık. Önümüzdeki Ağustos ayında Doğu Bosna’daki mağdur ve mazlum çocukların okul çantalarını hazırlayarak onlara olan borçlarımızı ödemenin gayreti içerisinde bulunacağımızın sözünü verdik inşallah.

Bosna Dava’mız olan kardeşlik bağlarını kuvvetlendirmek, Bosnalı kardeşlerimizle tanış olmak, aktif olarak kültürel, sanatsal, bilimsel çalışmalara ön ayak olmak, birlikte çalışmalarda bulunmak amacıyla seyahatimizin son randevusu olan Sarajevo Üniversitesi’ni ziyaret ettik.

Kuruluş tarihi 16’ncı yüzyıla giden Sarajevo Üniversitesi, 30 bin öğrencisi, 1.200 öğretim üyesi/elemanı ve Bosna Hersek geneline yayılan 20 fakültesi ile kardeş Bosna’nın en büyük yükseköğretim kurumu. Senato salonunda üniversitenin rektörü Prof. Dr. Rıfat Škrıjelj, rektör yardımcıları Prof. Dr. Aida Hodžić ve Prof. Dr. Dženan Husremović’ bizleri ağırladı.

saraybosnauni2

Rektör ve yardımcıları Sarajevo Üniversitesi öğrencileriyle BYV Hamilik Okulu öğrencilerinin birbirleri ile iletişim kurmalarından çok büyük mutluluk duyacaklarını ve bu konuda her türlü desteği vermeye hazır olduklarını dile getirdiler. Üniversitenin değerli yetkilileri okul bünyesinde bir Öğrenci Meclisi’nin var olduğunu, bu meclisle bir toplantı yaptıktan sonra bizlerle irtibata geçeceklerini ve böylelikle karşılıklı ilişkilerin temellerinin atılabileceğini belirttiler.

UFUK AÇICI VE OLDUKÇA VERİMLİ BİR ZİYARET…

15-18 Nisan tarihlerinde, Vakfımızın himayesinde gerçekleşen Bosna-Hersek ziyaretimiz Hamilik Okulu Bosna Yiğitlik Meydanı mensubu öğrenciler için ufuk açıcı ve oldukça verimli bir ziyaret oldu.

Ziyaret boyunca bizlere eşlik eden Vakıf Müdürümüz İbrahim Ethem Gören’e, Kurumsal İletişim Uzmanımız Nurbin Gürsoy’a, Hamilik Okulu mensuplarımız Fahri Yetim ile Erkam Özbudak’a ve rehberimiz Süleyman Gündüz’e ve 23 öğrenciye bu imkânı tanıyan Vakfımıza, biz gençlere ‘Bosna Dava’sı yolunda verdikleri desteklerden dolayı teşekkür ediyoruz.

İnşaallah Bosnalı kardeşlerimizle ilişkilerimizi geliştirmedeki yolculuğumuzda tüm arkadaşlarımızın aynı fedakarlığı göstermesini, böylelikle borcumuzu ödeyebilmiş olmayı temenni ediyoruz.

Haber: Rabia Aydoğan- Hamilik Okulu 1’inci Kademe-İşletme’ 21

 

 

 

 

 

Platformunuzu seçin ve paylaşın.