“Değişen Dünyada Ticaret Savaşları ve Çin” Konulu Orada N’oluyor’da Dr. Kadir Temiz’i Misafir Ettik

Boğaziçi Yöneticiler Vakfı olarak 1 Kasım 2019 Cuma günü düzenlediğimiz Orada N’oluyor? programının konuğu “Değişen Dünyada Ticaret Savaşları ve Çin” başlıklı konuşması ile Dr. Kadir Temiz’di.

Kadir Temiz, Beykent Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümünden mezun olup “Konfüçyanizm ve Alternatif Haklar Teorisi” başlıklı tezi ile yüksek lisansını tamamladıktan sonra doktorasını “Çin’in Yükselişi ve Ortadoğu: Çin’in İran, İsrail ve Türkiye’ye Yönelik Dış Politikası” üzerine yapmıştır. Modern Çin Tarihi, Çin Dış Politikası ve Uluslararası İlişkileri gibi konularda çalışmalarını sürdürmektedir. İstanbul Şehir Üniversitesi, Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde dersler vermektedir.

Kültür, dil, siyaset gibi çeşitli alanlarda zengin bir geçmişe ve birikime sahip olan Çin üzerinde çalışmalarını yürüten Kadir Temiz, Çin’in günümüz dış siyasetini ve dünyadaki rolünü anlayabilmemiz için tarihine, siyasi yapısına ve ekonomisine -coğrafya, kurumlar ve nüfus üzerinden- hâkim olmamız gerektiğini söyleyerek bizlere şu bilgileri aktardı:

“Tarih ve Coğrafya

Çin tarihini, farklı şekillerde ele alan yaklaşımlar ve söylemler vardır. Bunlardan birisi modernleşmeci tarihtir. Çin 18. yy’a kadar doğulu bir obje olarak görülürken 1840’larda İngilizler’in ülkeye afyon sokması etkisi üzerine buna karşı tepki vererek modernleşme sürecine başlar. (Afyon Savaşı)

Bir diğer yaklaşım ise Marksist tarihçiliktir. Neden Çin demokratikleşmiyor? (Çin ekonomisinin büyümesi devam ettiği sürece demokratikleşmeyeceği söylenebilir.) Peki ya rejim nasıl düşecek gibi sorular üzerinde çalışır.

1980’ler sonrası revizyonist tarihçiler resmi tarihe nazaran alternatif bir tarih arayışına girer. Aslında Çin’de bizim Batı’da anladığımız Marx’ın ortaya koyduğu Komünizm yok, parti merkezinde Konfüçyanizm vardır. Halk seçmiyor ama 400 kişi toplanarak halk için karar alıyor.

Bir diğer yaklaşım ise Türkiye’deki Milliyetçi tezlerdir. Bulunduğu konum itibari ile Türklere ait ilk bilgileri Çin kaynaklarından öğrenmemiz gerektiği düşüncesi ile Çince öğrenimine önem verilir. Bunun sonucunda Ankara Üniversitesi’nde 1935 yılında Sinoloji bölümü kurulur ancak, günümüz şartlarında bu bölüm yetersiz kalmaktadır. Doğu Türkistan’daki Uygur Müslümanlarını düşünüyoruz ancak, bunun yanında Hui Müslümanları da bulunmaktadır. İslam camiası 18 yy’a kadar nispeten kuvvetli ilişkilerini devam ettiriyordu. Hacca giderken İstanbul’u ziyaret etme geleneği Çinli Müslümanlar arasında da yaygındı. Abdülhamid’in Panislamizm politikaları doğrultusunda Çinliler ile görüştüğüne dair belgeler bulunmaktadır. Buradan Çinli Müslümanları tanıdıklarını anlıyoruz. Şu an için bu bağ oldukça zayıflamış durumdadır.

Çin anlamına gelen Zhōngguó kelimesinin anlamı merkezi krallık demektir. Peki ya, neyin merkezidir bu krallık? İki farklı görüş vardır; Tianxia, göğün oğlu demektir. Eğer gök bütün dünya ise göğün oğlu tüm dünyaya hükmeder. O zaman Çin’in emperyalist olma emelleri vardır diyebiliriz. Eğer göğün oğlu yalnızca Çin bölgesine işaret ediyorsa Çin hiçbir zaman sahip olduğu sınırları aşmayacaktır diyebiliriz. Günümüzde farklı bölgelerde farklı sayılarda Çin’in limanlar satın aldığını biliyoruz. Eğer emperyalist düşüncelere sahip değilse, yalnızca ticaretle uğraşmak istiyorsa bu limanları neden satın aldığı düşündürücüdür.

Çin’in güney bölgesinde konuşulan Kantonca ile kuzey bölgesinde konuşulan ve ülkenin resmi dili olarak kabul edilen Mandarin yazı dilinde aynı karakterlere sahip olsalar da bu ikisinin konuşma dilleri farklılık göstermektedir. Komünist rejim altındaki Çin, dili halka yaymak adına karakterleri basitleştirir.

56 farklı tane etnik yapıya sahip olmasına rağmen nüfusun çoğunluğunu oluşturan (%92) Han ulusu ismini Han Hanedanlığı’ndan almıştır. (MÖ 3. yy) Tang Hanedanlığı (MS 7. yy) zamanında Çin altın dönemini yaşar. İslam medeniyeti ile Çin bu hanedanlık döneminde tanışır. Changan bu hanedanlığın başkentiydi. 13. yy’da baskınları ile Çin’i yaklaşık 150 yıl hâkimiyetleri altına alan Moğollar Yuan hanedanlığını kurar. Mançurlar da Çinli değillerdir, ancak 17. yy’da Çin’i istila ederek yaklaşık 300 yıl ülkeyi 1912’ye kadar yönetirler. Son 200-300 senedir Çin’in sınırları aynıdır. İsyan dönemlerinde Tibet gibi bölgelerin elden çıktığı zamanlar oldu, ama genel olarak sınırları aynıdır. Ti bir şeyin özü yani ahlak demektir. Yong ise bir şeyin tekniği demektir. Çin’de de Osmanlı gibi batılılaşma süreci aynı şekilde ilerler.

1911 yılında Çin’de Cumhuriyet ilan edilir ve imparatorluk dönemi biter. 1921 yılında Çin Komünist Partisi (ÇKP) Sovyetler birliğinden destek alarak kurulur. Milliyetçiler ile çatışma halinde olan komünistler milliyetçiler tarafından bastırılır. II. Dünya Savaşı’nda Japonların Mançurya’yı işgal etmesi üzerine milliyetçiler ve komünistler ortak hareket ederler. Atom bombasından sonra milliyetçiler ile komünistler birkaç yıl boyunca çatışır. Milliyetçiler, günümüzde de hala bir problem olarak görülen Tayvan’a kaçarlar. Çin’e göre Tayvan Çin’e bağlıdır. 1971’e kadar bizim elçiliğimiz de Tayvan’daydı sonrasında Pekin’e taşındı.

Şu an iktidarda söz sahibi olan ÇKP Çin’in geleneksel olarak kabul ettiği göğün oğlu anlayışını koruyor.

Siyaset Mekanizması

Çin’in siyasi yapısı tek parti yönetimine dayanmaktadır. Çin Komünist Partisi ülkenin tek siyasi hâkimidir ve liyakat sistemine göre hareket eder. Parti devletle bütünleşmiş olup, devlet politikası parti vasıtasıyla uygulanmaktadır. ÇKP’nin Genel Sekreteri aynı zamanda Devlet Başkanı’dır.

Parti Kongresi temsilcilerden oluşmaktadır. Yaklaşık 2,270 delegesi bulunmaktadır. Parti kongresinin içinden 350 delege merkez komiteyi oluşturur. Seçim ile bu 350 delege seçilir ancak problem çıkmaması için kimin seçileceği daha önceden listelenir. En yetkili organı Politbüro Daimi Komitesi’dir. Daimi Komite, hükümetin de üzerinde bir kurum olup, ülkeyi ilgilendiren önemli konularda son söz sahibidir. Yedi ya da dokuz üyeden oluşur.

Ekonomi ve Nüfus

Şi Cinping 2017 yılında Davos’ta yaptığı açıklamada küreselleşmeyi savunmuştur. Ancak Çin’in küreselleşmeden anladığı farklıdır. Ülkenin büyüyebilmesi için halen dünyaya ihtiyacı vardır. Başka bir hikayesi olan Çin, kendini her ne kadar demokratik olarak tanımlasa da bu kavramdan da farklı bir şey anlamaktadır.

Sonuç olarak; Çin’in hamlelerini tahmin ederken tarihini ve siyaset mekanizmasını da dikkate almalıyız. Amerika-Çin ilişkilerini ele alırken ya da Uygur Türkleri’nin kamplara alınarak üzerilerinde deney yapılması hususunun Kazakistan’a sıçrayıp sıçramayacağı gibi konular hakkında Çin’in tarihini bilmeden konuşmak yetersiz olur.”

Dr. Kadir Temiz’e kıymetli bilgilerini bizlerle paylaştığı, Boğaziçi Yöneticiler Vakfı’na ise böyle bir semineri organize ettikleri için çok teşekkür ediyorum.

Haber: Rabia Aydoğan-İşletme ‘ 21

Platformunuzu seçin ve paylaşın.