IBPF 2018 Dijital Dönüşüm Temasıyla 7 Nisan Cumartesi Günü Gerçekleşti.

Sektöründe farklı, özgün ve başarılı bir uygulama ortaya koyan kuruluşların hikâyelerini paylaştıkları Özgün İyi Yönetim Uygulamaları Forumu’nun (Inspiring Best Practices Forum- IBPF 2018) yedincisini 7 Nisan Cumartesi günü Haliç Kongre Merkezi’nde gerçekleştirdik.

Ana sponsorluğunu Turkcell’in üstlendiği, yaklaşık 1000 kişinin  katılımıyla gerçekleşen etkinliğe, Albaraka Türk Katılım Bankası A. Ş., Astay Gayrimenkul ve Yatırım A. Ş., Çalık Holding, Halkbank, Mental HR, Re-pie, Speed Medya, Sunar Grup, TÜBİTAK Bilgem sponsor,  Simit Sarayı, İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve Uber de hizmet sponsoru olarak destek verdiler.

1836

Sunuculuğunu Ayşe Gülgün Sonuşen’in üstlendiği IBPF 2018, Vakfımız Mütevelli Heyeti Başkanı Bahattin Aydın’ın açılış konuşmasıyla başladı. Konuşmasının başında sanayi devrimlerine değinen Aydın tarihsel olarak baktığımız zaman şu an içinde bulunduğumuz Endüstri 4.0’ı saymazsak ülke olarak tüm devrimleri kaçırdığımıza dikkat çekti. Bundan 20 yıl sonra 25 milyon elektronik cihazın birbiriyle konuşacağının öngörüldüğünü söyleyen Aydın, her ne kadar dijitalleşmede teknoloji ön planda olsa da aslında bu konunun bakış açısı, değer üretme ve yenilikle de çok alakası olduğunu ifade etti. “Şu an içinde bulunduğumuz durumda biz ne yapıyoruz ona bakmak lazım. Biz her gün bir tercih yapıyoruz. Yeniliğe açık değil de mevcudu korumaya yönelik bir tercih yaptığımızda aslında bu dijital dönüşüm gerçekleşmemiş oluyor. Yani dijital dönüşüm bir değer dönüşümü ve bir değer üretme üzerine kuruludur. Buna ulusal olarak bakarsak, bugün Amerika dijital şirketlerin üzerinde yükseliyor, Almanya sistem düşüncesiyle dijitalleşmeyi bir arada okuyup yine kendini yükseltiyor. Bu kurumlar ve bireyler için çok önemlidir. Biz bu yılki programımızı yaparken şundan esinlendik; bizim dijital dönüşüm dünyasına yüzümüzü dönmemiz lazım. Bunu bireysel olarak da, kurumsal olarak da ülke olarak da bu sefer olup biteni iyi anlayarak yakalamamız lazım ve bunun liderliğini ele geçirip öncü olmamız lazım. Bu yaşadığımız bir meydan okumadır. Kurumlar açısında ya biz bunu kavrayacağız, anlayacağız ve cevap vereceğiz ya da silinip gideceğiz. Artık kurumlar için de bireyler için de bir numaralı motivasyon ve ihtiyaç inovasyon, yenilik yapabilmedir. Bu yeniliği kim üretebilecek elbette ki gençlerimiz üretecek. Gençlerin bu dünyaya adım atması lazımdır.” diyen Bahattin Aydın konuşmasıyla bu seneki forum için seçilen başlığın önemine işaret etti.

183

Mütevelli Heyeti Başkanımızın ardından Boğaziçi Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmed Özkan’ı dinledik. Rektör Özkan dijital dönüşüme verilmesi gereken öneme değinerek Boğaziçi Üniversitesi özelinde bu konuya dair yapılanlar hakkında bilgiler verdi.  “Teknoloji dijital dönüşüm için olmazsa olmazlardandır, ancak tek başına yeterli değildir. Hatta teknolojinin de çok öncesinde temel bilimler çok önemlidir. Üniversitemizin kuruluşundan bu yana en önem verilenlerden bir tanesi temel bilimlerdir. Bilime, bilim üretimine verilen önem teknolojik uygulamaları gerçekleştirmeye uygun ortam sağlar. Teknolojiyi sadece kendimiz için değil fayda için de üretmeliyiz. Bu konuda önemli unsurlardan bir tanesi de üniversitenin sanayi ile yapacağı işbirliğidir. Bu işbirliği doğrudan sanayi kuruluşlarıyla iş birliği olmasının yanı sıra aynı zamanda teknoparklarla da olmaktadır.” diyen Özkan Boğaziçi Üniversitesi’nin kurmuş olduğu biri Dudullu Organize Sanayi Bölgesi teknoparkı biri de İstanbul Ticaret Üniversitesi işbirliği ile Borsa İstanbul içinde kurulan finans teknoparkı olmak üzere yeni iki teknopark hakkında da bilgiler verdi.

Rektör Prof. Dr. Mehmed Özkan’ın ardından onur konuşmasını yapmak üzere sözü Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanı Dr. Faruk Özlü’ye bıraktık.

“Artık dünya hızla dönüşüyor. Bu dönüşümün temel parametresi sanayi 4.0’ın uzantısı olan dijitalleşmedir. Hayatın her alanına damgasını vuran dijitalleşme kavramını çok iyi anlamak ve çok iyi analiz etmek durumundayız. Kalkınma, gelişme ve büyüme politikalarımızı geliştirirken dijitalleşmeyi bunun merkezine koymak durumundayız. Her sanayi devrimi kendiden önceki üretim, tüketim ve pazarlama yöntemlerini kökünden değiştirdi. Aynı şekilde içinden geçmekte olduğumuz dördüncü sanayi devrimi de bütün üretim süreçlerini kökünden etkilemeye devam ediyor. Robotlar, sensörler, yapay zekâ, büyük veri, siber güvenlik gibi kavramlar günlük hayatta kullandığımız kavramlar olarak hayatımıza çıkıyor. Bu anlamda artık beyaz ve mavi yakanın yanında metal yakayı da konuşmanın zamanı geldi. Yapılan araştırmalar, ifade edilen bilgiler 2019 yılına kadar tüm dünyada 2,5 milyon endüstriyel robotun, yani metal yakalının iş başı yapacağını gösteriyor. Dünyada kullanılan endüstriyel robotların % 65’i Avrupa ülkelerinde bulunuyor. Bu robotların yarısı otomotiv sektöründe kümelenmiş durumdadır. Dünyadaki gelişmelere paralel olarak ülkemizde de endüstriyel robot kullanımı hızla artıyor. Türkiye’de kullanılan endüstriyel robot sayısı 12 bine ulaşmış durumdadır. Türkiye bugün endüstriyel robot sayısında 22’nci sırada bulunuyor. Dolayısıyla sanayi 4.0’ın başrol oyuncuları olan robot teknolojilerinin üretim süreçlerinde ağırlığını hissedeceğimiz bir dönemin içindeyiz. Bu yeni dönemi robotların istilası olarak değerlendirenler var. Fakat ben teknolojinin yükselişi demeyi tercih ederim. Metal yaka mavi ve beyaz yakanın rakibi değildir. Tam tersine paydaşı ve hatta stratejik ortağıdır. Çünkü robot teknolojisi dediğimiz şey aslında insan zekâsının bir ürünüdür.” diyen Faruk Özlü ülke olarak bu sürecin gerisinde kalmadan, yorulmadan, yavaşlamadan yolumuza devam edeceğimizi ifade etti.

182

FARUK ÖZLÜ: TÜRK SANAYİSİNİN YENİ ROTASI DİJİTAL ATILIMDIR

Bakan Özlü konuşmasına şu sözlerle devam etti: “Dijital kalkınma bizi geleceğe taşıyacak en etkili enstrümanların başında geliyor. Bu gerçekten hareketle Türkiye’nin dijital geleceği için dijital milli yol haritamızı belirledik. 4’üncü sanayi devrimine ve dijitalleşmeye bütünlük içinde bakan bir çalışma yaptık. Hem sanayi devrimindeki pozisyonumuzu güçlendirecek hem de dijital kalkınmamızın önünü açacak dijital açılım politikamızı inşallah bu ay içinde sizlerle paylaşacağız. Biz bakanlık olarak bu yol haritasını çok önemsiyoruz. Bu yol haritasında temel amacımız bilgi teknolojilerinde ülkemizi dünyanın ilk on ekonomisi arasına çıkarmaktır. Yol haritamızdaki ortak noktamız yerli ve ileri bir teknoloji üreten bir Türkiye olmaktır. Teknolojiyi sadece kullanan ve izleyen değil, teknoloji üreten ve rekabet eden bir Türkiye hedefliyoruz.”

1810

Türk sanayisinin yeni rotasının dijital atılım olduğuna dikkat çeken Özlü, bu manada Türkiye’nin otomobili projesinin dijital atılım projemizin somutlaştığı en önemli teknoloji platformlarından birisi olacağını belirtti. Dijital teknolojide ülkemizin ulaştığı son noktayı Türkiye’nin otomobilinde görücüye çıkaracaklarını söyleyen Bakan Özlü, dijital dönüşümün lideri olacak olan gençlerin bu sürecin her noktasında aktif olacağını, hükümet ve bakanlık olarak da en uygun yatırım ortamını sağlamak için bütün imkânlarımızı seferber edeceklerini ifade etti.

Açılış konuşmalarının ardından forumun bu yılki teması eksenindeki oturumlara geçildi. İstanbul Şehir Üniversitesi İşletme ve Yönetim Bilimleri Fakültesi Prof. Dr. Ahmet Faruk Aysan moderatörlüğündeki Dijital Dönüşüm Hikâyeleri başlıklı oturumda Bosch Türkiye ve Ortadoğu Başkanı Steven Young, Turkcell Müşteri Deneyimi ve Bilgi Teknolojilerinden Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Serkan Öztürk ve Albaraka Türk Katılım Bankası Genel Müdürü Melikşah Utku konuşmacı oldu.

Oturumun başında dijitalleşmenin en geleneksel alanları bile etkilediğini, artık akademik makalelere de bu kavramın girdiğini belirten moderatör Ahmet Faruk Aysan geleceği şimdiden görmek ve buna göre tedbir alınması açısından IBPF 2018’in temasının zamanlamasının önemli olduğuna dikkat çekti.

öneçıkan1

Bu oturumda biri reel sektör, biri finans kurumu biri de servis sağlayıcı olan üç güzide şirketin yöneticileri dijitalleşen dünyaya nasıl ayak uydurduklarını ve gelecek öngörülerini katılımcılarla paylaştılar.

Bosch Türkiye ve Ortadoğu Başkanı Steven Young önce kısa bir sunumla kuruluşu 1886’ya dayanan köklü şirket Bosch’un bugünlere geliş safhalarını anlattı. Dünyanın 150 ülkesinde faaliyet gösteren, her sene cirosunun % 10’unu ar-ge için ayıran, 62.500 ar-ge çalışanına sahip şirket bu ar-ge çalışanlarıyla dünya çapında her iş günü 21 patent başvurusu üretmekle reel sektöre önemli katma değer sağlamaktadır.

STEVEN YOUNG: ALIŞILAGELMİŞ İŞ MODELLERİNDE YIKICI GELİŞMELER OLUYOR

“2021 yılında 7 milyar insan birbirine bağlı olacak. 2020 yılında 50 milyar akıllı nesne birbirine bağlı olacak. Sensörler bu noktada çok önemli, sensörler olmazsa bu iş olmaz. Bosch 1995’te sensör üretimine başladı. Bugüne dek 6 milyar adet sensör ürettik. Bu alanda dünya lideri olan Bosch her gün 4 milyon adet sensör üretiyor. Bütün sektörlerde bu sensörleri kullanıyor. Özellikle y neslinin bu konuya istekli bir şekilde adapte olması ve şirket müşterilerinin şimdi ve gelecekte y neslinden oluşacağına dikkat edersek bunun ciddi şekilde pazarda çekim gücünü oluşturduğunu görebiliriz. Alışageldiğimiz iş modellerinde yıkıcı gelişmeler oluyor. Bunlara ayak uyduramayan şirketler Nokia, Kodak gibi ortadan kalkıyor. 2017’de yapay zeka konusunda ciddi bir atılım yaparak dünyada 4 tane yapay zeka merkezi kurduk 2’si Amerika’da, 1’i Hindistan’da, 1’i Almanya’da olmak üzere.” sözleriyle  dijitalleşmeye hızla adapte olan Bosch’u anlatan Young, geleceğe dair ülkemizde dijitalleşme adına yapılabileceklere de şöyle değindi:

“Türkiye açısından yapılabileceklere dair Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’yla yakın çalışıyoruz. Bu konu ileriye dönük eğitimi de etkileyecek bir konudur. Farkındalık çalışmaları iyi gidiyor. Yani genel alamda nesnelerin interneti, IoT dediğinizde insanların bir kulak dolgunluğu var. Bunu derinleştirmemiz gerekiyor. Bu yapılırsa ve yapılmazsa ne gibi sonuçlar doğuracağını bir kere tüm ilgili paydaşların çok iyi farkında olması gerekiyor. İlgili paydaşlardan bir tanesi sanayiciler yani iş dünyamızdır. İş dünyamız bunu sadece in konu olarak değil olmazsa olmaz bir konu olarak görmeleri gerekiyor. İş dünyalarımızın buluştuğu STK platformlarının da bunu artık gündemlerine almaları gerekiyor. Dijitalleşmenin getirdiklerinden korkacak hiçbir şey yok eğer geçmişteki gelişmelerin ekonomiye nasıl bir yansıması olduğunu ve bu yansımanın ekonomik gelişmede ne kadar yeni iş sahaları açılmasına sebep olduğunu görürsek gelecekte de aynı şeylerin olacağını görebiliriz. Ancak burada tek bir önemli nokta var o da eğitimdir. Bir nesil bu teknoloji değişimlerinde 35 ile 50 yaş arası bu teknolojik değişimden ciddi bir şekilde etkilenecektir. Bu etkilemenin herhangi bir işsizliğe ve iş kaybına neden olmaması için yetkinliklerini tekrar eğitimle yenilememiz ve yeni açılacak iş sahaları için hazır etmemiz gerekiyor.”

1838

Sorularını cevapladığı öğrencilere tavsiyelerde de bulunan Young son olarak şunları kaydetti: “Öğrencilik hayatı çok güzel bir dönemdir. Bunun değerini bilin ve iyi değerlendirin. Biz işverenler olarak sizden ders başarısı istemiyoruz. Sosyal yetkinliklerinize eğiliyoruz, aslında ibre daha çok o tarafta. İleride bir şirketin sorumluluğunu taşıyacaksanız eğer sizin karne notunuz o anda önemli olmayacak, sizin sahip olduğunu yetkinlikler ve sosyal alandaki faaliyetleriniz, takım çalışma faaliyetleri, liderlik özellikleriniz, iletişim kabiliyetleriniz, diğerlerini yönetebilme kabiliyetleriniz önemli olacak. Bunları okul döneminde kulüplerde çalışıp sorumluluk alarak kazanabilirsiniz. Hayatınızdaki önemli kararları tek başınıza vermeyin. Mutlaka yakınınızda danışabilecek kişiler olacaktır. Bunlara danışın. İlla istediğiniz kararı değil, işin öbür taraflarını da düşünerek karar vermeye çalışın.”

Oturumda dijitalleşmeden en fazla etkilenecek alanlardan biri olan finans sektörüne dair konuştuğumuz Albaraka Türk Katılım Bankası Genel Müdürü Melikşah Utku yeni dönemin finans unsurlarından Blockchain’e değinerek başladı söze…

“Blockchain yani dağıtık onaylama mekanizmalarından kastımız herhangi bir varlığın bir şahıstan bir başka şahısa geçişini teyit eden mekanizmalardır. Aslında bankacılık temel olarak bunu yapıyor. Bizim bildiğimiz birçok aracılık şirket de aslında bunu yapıyor. Emlak komisyoncularından tapu kayıt sistemlerine kadar, noterlerden satış platformlarına kadar birçok mekanizma hatta merkez bankalarına kadar benzer bir işlev görüyor. Tabiatıyla Blockchain birçok sektörün geleceğini soru işareti altına koyar durumdadır. Aslında belki de Blockchain de geçici bir faz olacak. O kadar hızlı ilerliyor ki gidişat… Biliyorsunuz bu kuantum bilgisayarlar konusunda çok ciddi anlamda çalışmalar var. Kuantum gerçekten uygulanabilir hale geldiği zaman mevcut işletme mekanizma süreçleri buna Blockchain de dâhil, dağıtık güvenlik sistemleri, dağıtık işletim sistemleri çok anlamsız olabilir. Yani Blockchain’in sağladığı güvenlik bile aslında kuantumun organize bir şekilde devletler tarafından kullanılması durumunda yeterli güç sağlayamayacak gibi duruyor. O bakımdan bu süreçlerin bu kadar hızla, daha adapte bile edemeden teknolojinin değiştiği bir dönemden geçiyoruz.

Steve Jobs’un bir sözü var “gelecekte bankacılık olacak ama bizim bankalara ihtiyacımız şüpheli” diye. Gerçekten de nasıl bankacılık yapacağımız önemlidir. Bankacılık bir ihtiyaç neticede… Fon kaynaklarıyla fon ihtiyacı olan insanları bir araya getirmek gerekiyor. Ama bunu bankalar aracılığıyla yapmak durumunda değilsiniz. Yeni teknoloji de bu anlamda çok ciddi değişiklikler getiriyor. Bankaların hepsi aslında bunun farkındadır. Teknolojiyi kullanarak kendimizi geliştirmek bir yandan da riskleri yönetebilmek için kamuyla işbirliklerine girebiliriz.” diyen Utku dijitalleşmenin bankacılığa yansımalarıyla devam etti.

“Bankalar olarak neler yapılıyor kısaca bahsedeyim. Teknoloji tarafına bildiğiniz gibi birçok yeni alan girdi. Özellikle ödeme sitemleri, kimlik doğrulama, biyometrik doğrulama, uluslararası para hareketlerinin izlenmesi, kara para aklamanın önlenmesi veya risk yönetimi alanlarında dijitalleşme ve yapay zekâ çok ciddi anlamda hayatımıza girmiş durumdadır. Bankacılığın önemli bir kısmı operasyonların yönetimidir. Bu anlamda dijitalleşme ve mobilite çok hızlı bir şekilde verileri toplayıp operasyonel süreçleri çok hızlandırıyor. Bu bakımdan özellikle operasyonel tarafta robot yazılımını kullanılması hâlihazırda hayatımıza girmiş durumdadır. Yine birçok işlemle alakalı belgelerin zaten dijital ortamda bulunuyor olması, e-devlet vasıtasıyla e-arşiv, e-fatura sistemleri vasıtasıyla otomatikman o bilgileri toparlama imkânı sağlamaya başladı. Bütün bunları bankalarımız yavaş yavaş biz de bunları kullanıyoruz.”

MELİKŞAH UTKU: TÜRKİYE DİJİTALLEŞMEYE BELKİ GEÇ BAŞLADI, AMA ÇOK HIZLI BİR ŞEKİLDE İLERLEDİK

1837

Melikşah Utku sözlerinin devamında hem tüm bu gelişmelere hazırlıklı olma ve adapte olma konusuna dair görüşlerini paylaştı hem de gençlere tavsiyelerde bulundu: “Her türlü iletişim teknolojisi bizim hayat bakışımızı çok ciddi anlamda değiştiriyor. Bu dünyadaki konumumuzu sorguluyoruz, bilginin kaynağını sorgular hale geliyoruz. Önümüzü görmek mümkün değil. Hayatımızı insani ilişkilerimizi nasıl etkileyecek, şirket içi ilişkileri nasıl etkileyecek, coğrafi konumlarımızı nasıl etkileyecek? Biz bugüne kadar hep aynı ortamlarda bir araya gelerek çalıştık. Uzaktan erişim, esnek çalışma saatleri, hiç birbirini görmeden insanların birlikte iş yapması gibi yeni neslin fiziki sınırları aşıp hiç tanımadığı kişilerle sanal iletişim işbirliği yapabilirler bunlara hazırlıklı olmamız lazım. Bunları hayatımıza entegre edebiliyor olmamız lazımdır. Dijitalleşme aslında teknolojiye yatırım değildir sadece. Bizim teknolojik olarak bankacılık hedefimiz mobilin içerisine sığmaktır. İleride bu mobil kalkar neyse, insanın yanında taşıdığı içerisine bankacılık hizmetlerinin hepsini sığdırmayı düşünüyoruz. Daha da ötesi bizim teknoloji anlayışımız her ne hizmet sunulursa sunulsun bunun finansal ayağı varsa orada biz olalım istiyoruz. Bununla alakalı ciddi çalışmalarımız var. Mesela Avrupa’nın ilk ve tek dijital bankası, yepyeni bir dijital banka modeli… İşin teknolojik tarafına herkes yatırım yapacak zaten. Burada önemli olan o teknolojiyle birlikte iş yapış tarzımızda ve gereken yetkinlik değişikliklerini nasıl yöneteceğimiz noktasıdır. Çok genel olarak şunu söyleyebilirim. Empati duygumuzu, insani vasıflarımızı, üreticilik duygularımızı ön plana çıkaran meslekler, yetkinlikler çok daha önemli olacak bundan sonra. Bilgi güvenliği, siber güvenlik çok ön plana çıktı. Bu noktada üniversite sanayi işbirliği de çok önemli, pratikle teorinin bir araya gelmesi çok önemli zira sahada karşılaşılanlarla bu işin teorisi her zaman tutmuyor. Türkiye son yıllarda genç çalışanlara, fikri zihniyle çalışacak olanlara çok destek olmaya başladı. Girişimciliği fikirleri destekleyen platformlar çok arttı. Türkiye dijitalleşmeye belki geç başladı ama çok hızlı bir şekilde ilerledik. Nüfusumuz iş yapış tarzımız ve esnekliğimiz buna uygun. Gençlere kendiniz olun diyorum. En önemli katma değer kendiniz olmaktır. Önümüzdeki dönem sadece analitik ön planda olmayacak, zeki olmak ön planda olmayacak. EQ dediğimiz duygusal zekâ, sanat çok önemli olacak. Yazmaya, kendinizi ifade etmeye ağırlık verin. Birden fazla yabancı dil öğrenin ve ayrıca yazılım dillerini öğrenme gayreti içinde olun.”

Dijital Dönüşüm Hikayeleri Oturumu’nun üçüncü konuşmacısı olan Turkcell Müşteri Deneyimi ve Bilgi Teknolojilerinden Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Serkan Öztürk şirket özelinde dijitalleşmeye dönük çalışmaları ortaya koyarak konuşmasına başladı.

“Biz Turkcell olarak aslında 3 yıl önce bir iddia koyduk ortaya. Dedik ki dünyanın ilk ve tek dijital operatörü olacağız dedik. Dijitalleşme malum çok moda bir konu ama neden bu kadar önemli bir konu? Biz neden kendimize dijital bir şirket dedik? Genel Müdürümüz Kaan Terzioğlu Bey konuşmalarında sık sık “yeni devrin petrolü artık data” der. Biz petrol bakımından zengin bir ülke olamadık ama öyle güzel bir fırsat var ki şu an elimizde yeniçağın petrolü data ve bunun üzerine dijitalleşmede eğer doğru hareket edebilir, güzel pozisyon alabilirsek çok büyük bir fırsatı yakalamış hatta lehimize çevirmiş olacağız. Çünkü çok büyük bir ülkeyiz, çok büyük bir insan kaynağımız var. Ve teknoloji konusuna çok büyük alakamız var. Özellikle yazılım konusunda çok iyi işler yapıyoruz. Biz bu dönemde dünya çapında yaygın olan günlük hayatımızda kullandığımız uygulamalarla mücadele kararı aldık. Bize dediler ki piyasada bu kadar büyük oyuncular var, bu mücadeleyi nasıl yapacaksınız? Bence kilit nokta buradadır. Dijitalleşme dediğiniz şey yazılım dünyasıdır ve hakikaten insanımızı artık internetin ve o bağlantının da faydasıyla nerde bulunduğunuzdan bağımsız en son noktalara getirebilirsiniz. Bu imkânları kullanarak biz Fizy, dergilik, lifebox, BİP gibi çok güzel yerli ürünler geliştirdik. Sahada dijitalleşme de Turkcell için çok önemlidir. Dijitalleşme sadece yenilik ve yazılım değil. Aynı zamanda kurumlara maliyet avantajı yaşatan çok önemli bir araçtır. Sahada 2000 bayimiz var. Bunları dijitalleştirme projemiz çerçevesinde CRM ürünlerini tablet üzerinden çalıştırma, biyometrik imza ile bir yılda 150 milyon kağıt sayfadan tasarruf sağlandı. Bu sadece onların devreye aldığı % 25’lik kısımdan sağlanan tasarruftur.”

SERKAN ÖZTÜRK: ARTIK MAKİNELER BİZİM MÜŞTERİMİZ OLACAK

Geleceğe dair görüşlerini sorduğumuz Serkan Öztürk şunları söyledi: “Geleceğe baktığımızda dijitalleşme tam hızıyla devam edecek. Alt yapı tarafında bizi bekleyen en önemli gelişme 5 G olacak. 2 yıl önce 4,5 G’ye geçtik, bugün dünyanın en hızlı networklerinden biri ülkemizdedir. Bununla gurur duyuyoruz. 5 G’nin en büyük farkı hızın daha fazla artmasının yanında gecikme oranının çok çok daha azalmasıdır. Bu yenilik tıp alanında da çok ilginç gelişmelere yol açacak. Bir cerrah oturduğu yerden uzaktaki bir operasyonu yapabilecek ve böylelikle ulaşılamayan yerlerdeki hastalara da cerrahi müdahaleler yapılabilir hale gelecek. Endüstri 4.0 denilince zaten bu bir IoT dünyasıdır. Artık makineler bizim müşterimiz olacak. Makineler arası iletişim olacak. Ben de bu gelişmelerden korkmama taraftarıyım. Bu gelişmeler bazı meslekleri ortadan kaldıracak gibi gözükmekle beraber şu an bilmediğimiz pek çok yeni meslek ortaya çıkaracak aslında. Şimdi burada karar vermemiz gereken değişime direnecek, değişimi görmezden mi geleceğiz yoksa onun içinde olup öncülük mü edeceğiz? Biz ülke olarak bu değişimin içinde olup öncü olmayı seçtik diye düşünüyorum. Data analitiği zaten milyarlarca makine demek, milyarlarca data demek. Bu verileri doğru anlamlandırmak çok büyük bir meslek olacak. Onun için biz ne meslekler vardı onlara ne oldu diye sormaktan ziyade yeni teknoloji dünyasında neler çıkacak, bizi neler bekliyor tüm eğitim camiasıyla beraber bunlara odaklanmalıyız diye düşünüyorum. Son olarak blockchain yine ilgi alanımız olan konulardan biridir. Blockchain denilince hep akla finansal dünya geliyor ağırlıklı olarak. Ancak biz Turkcell Teknoloji olarak blockchainin zor kırılan güvenli zincir yönüne odaklanarak akıllı kontrat oluşturmak için çalışıyoruz. Çok iyi senaryolar var. Hatta insani yardımları çok güvenli olarak bu teknoloji üzerinden yapılabilir bir hale getirebiliyorsunuz. Ama tabi bütün bunları yaparken hiç atlamamamız gereken konu siber güvenlik olmalıdır. Siber güvenlik alanında da çeşitli derneklerle işbirliği yaparak siber güvenlik uzmanları yetiştirmeye çalışıyoruz. Bu alanda ülkemizde çok insan kaynağı açığı var. Buradan çağrı yapmak istiyorum. Üniversitelerimiz de bu konuya eğilmeliler. Ülke olarak milli projelerimizde de bu çok gereklidir.”

1843

Verilen kısa aranın ardından Boğaziçi Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Oğuzhan Aygören’in moderatörlüğünde Hepsiburada Pazarlamadan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Yüce Zerey, Facebook Türkiye Direktörü Derya Matraş ve Yemeksepeti CEO’su Nevzat Aydın’ın konuşmacı olduğu Dijital Dönüşümün Liderleri Oturumu’na geçildi.

Moderatörümüz Dr. Oğuzhan Aygören günümüzde şirketlerin artık dijital dönüşüm departmanları açmaya başladıkları bir dönemi yaşadığımızdan hareketle bu konuya öncülük eden şirketlerin hikâyelerini dinlemek üzere konuklarımıza söz vererek oturumu başlattı. Moderatörümüzün Dijital dönüşüm hikâyesi nasıl başladı? Sosyal medya dijital dönüşümün neresinde? Veri neden para ediyor? Dünya dijitalleşmede nereye gidiyor? Verinin kullanımına dair teknoloji şirketlerine nasıl bir misyon düşüyor? Tüketicilerin hassas olduğu veriler hangileridir? Türkiye’de hem dijital şirketlerde çalışmak adına hem de kendi girişimini başlatıp bu alanda ilerlemek adına ne gibi fırsatlar var? gibi sorularına konuşmacılarımız açıklıkla cevap verdiler.

İnternetin hayatımıza girmesiyle beraber anlamlı bir dijital dönüşüm hikâyesinin başladığına işaret eden Hepsiburada CMO’su Yüce Zerey, asıl kırılmanın 2006’da başladığını belirtti. Zerey şöyle devam etti: “Özellikle web teknolojilerinin Flickr, Youtube vs. gibi hayatımıza girmesiyle beraber artık kullanıcıların kendini ifade edebilmesinin kolaylaşması bir dönüm noktası oldu. Daha önceleri internet ortamı daha çok yayıncıların ürettiği içerikler tarafından domine edilirken sosyal medya kavramının temellerinin atılmasıyla, ne zaman kullanıcılar kendilerini ifade etmeye başladılar biz onları bu halde bulduk. Bununla birlikte artık gerçek manada bu zamana kadar pazarlamacıların “müşteri velinimetimizdir” dedikleri kavramın altı dolmaya başladı. Artık bu dönüşümle beraber bizim markalarımızın yönetimi bir perspektiften tamamen tüketicinin eline geçmiş oldu. Bu olayın teknolojik dönüşüm kısmıdır. Teknolojik dönüşüm sosyal dönüşümü tetikledi ki bu aslında ne ekonomiye ne politikaya, ne iş dünyasına ne pazarlama dünyasına artık biz eskisi gibi bakamayız. Bu teknolojik dönüşüm sosyolojik dönüşümü tetikledi ve eş zamanlı olarak iş dünyasının dönüşümünü başlattı. Biz iş dünyası kısmında aslında bu dijital dönüşümü hissetmeye başladık. İşletmeler bunun gerekliliğini hissetmeye başladı. Hikâye burada başladı.”

DERYA MATRAŞ: İLK ÖNCE KULLANICILAR DEĞİŞTİ

İlk önce kullanıcılar değişti diyen Facebook Türkiye Direktörü Derya Matraş da bunu işletmeler dünyasının diğer oyuncularının takip ettiğini vurguladı. On sene önce hayatımızda neler vardı neler yoktu sorusunu sorarak hepimize aslında şu anda hayatımızda hep varmış gibi duran birçok değişimi hatırlatan Matraş şunları söyledi: “10 sene önce hayatımızda neler vardı neler yoktu? On sene önce hayatımızda iphone, android yoktu. Iphone 2007’de android 2008’de piyasaya çıktı.  O zamanın SMP şirketlerine baktığımız zaman ilk onda sadece 1 teknoloji şirketi vardı. Geri kalanı petrol şirketleri ve bankalardı. O zaman hayatımızda ne uygulamalar vardı ne de uygulama geliştirici, drone operatörü gibi meslekler… Çok ciddi bir değişim, dönüşüm yaşadık. En büyük oluşturulan etki sosyal etki ve ekonomik etkidir. Ekonomik etkiye baktığımızda sınırlar ötesi ticaret artık çok kolay hale geldi. İnsanları birbirine daha yaklaştırdı bu durum. Küçük işletmelerin hayatımıza girmesini sağladı. Çok demokratik bir ortam sağlanmış oldu.”

1811

Bu noktada görüşlerini paylaşan Yemeksepeti CEO’su Nevzat Aydın internetin ortamı demokratikleştirdiğini, kendi bünyelerindeki işletmelerden örnek vererek artık bu ortamın küçük işletmeleri de insanların değerlemesine sunan bir platform haline gelmesine dikkatlerimizi çekti. Hiç olmayan iş modellerinin devreye girmesiyle iş dünyasını geldiği noktaya kendi şirketi üzerinden değinen Aydın “8 kişilik bir ekibimiz var. Bu ekip Yemeksepetinin elinde tuttuğu verinin her an ileriye dönük nasıl hazırlanması gerektiğinden, rekabet analizine kadar şirketin farklı farklı departmanlarına hizmet vermekle yükümlü. Bu ekip IT ekibinin bir parçası değil ürünün bir parçası durumunda. Yemeksepeti ve diğer benzer dijital uygulamalar insanların dijitalleşmesinde çok önemli rol oynadı.” dedi.

Dijitalleşmede dünyanın nereye gittiğine dair görüşlerini paylaşan konuşmacılarımızdan Derya Matraş bu konuda iyimser olduğunun altını çizerek şunları kaydetti: “Büyük resme bakmak lazım. Ben bu konuda iyimserim. On sene öncesine göre baktığımızda ne kadar daha fazla insan kendini ifade edebiliyor, ne kadar daha fazla insan eğitim kaynaklarına erişebiliyor bunları kıyaslayıp objektif bir görüş oluşturmak gerekiyor. Teknolojinin hayatımıza aslında pek çok getirisi var. Teknolojinin hayatımıza net katkı, pozitif etki oluşturacağını düşünüyorum. Pek çok şeyi ekonomik, sosyal ve politik olumsuz şeyi azaltıp pozitif olanları artıracağı ve büyük resme baktığımızda net ve pozitif etki oluşturacağına inanıyorum.”

NEVZAT AYDIN: TEKNOLOJİ ŞİRKETLERİNE VERİ KULLANIMINA DAİR HER GEÇEN GÜN ARTAN BİR MİSYON DÜŞÜYOR

Meseleye sosyolojik açıdan baktığını belirten Nevzat Aydın dijital uygulamalar eğer insanların hayatını keyifli hale getiriyorsa bu keyfi yaşamaları gerektiğine ve bu durumdan kaçınmanın artık mümkün olmadığına vurgu yaptı. Öyle ki Yemeksepeti’ni ilk kurduğunda kendisine yöneltilen “hiç insanlar internetten yemek siparişi verir mi?” sorusunu hatırlatarak gelinen noktada uygulamanın popülerliğine dikkat çekti. Ütopik veya distopik olmaktansa içinde bulunduğumuz çağı yaşayıp keyif almak gerektiğini ifade etti.

1841

Ülkemizde en çok kullanılan uygulamalardan biri olan Hepsiburada CMO’su Yüce Zerey ise iş dünyasında aslında temel performans parametrelerinin hiç değişmediğini belirterek şöyle devam etti: “İşletmelerin gelir hedefleri var, karlılık hedefleri var vs. bunlar bir sürü devrimden etkilense de özünde değişmiyor. İnsanlar bir şekilde para kazanmak istiyor. Bir taraftan da tüketim dünyası var bu da değişmiyor. Bu iki ana değişmeyeni sabit olarak aldığımızda ikisi arasındaki ilişkiye odaklanmak ve buradaki değişikliklere göre perspektifimizi güncellememiz gerekiyor.”

Bu noktada dijitalleşmeyle giderek büyüyen verinin kullanımına dair elbette ki hepimizin aklında sorular vardı. Buna tercüman olan moderatörümüz Dr. Oğuzhan Aygören’in “Verilerimizle şirketler ne yapıyorlar? Teknoloji firmalarına ne kadar güvenmeliyiz? Verinin kullanımına dair teknoloji şirketlerine nasıl bir misyon düşüyor?” sorularını samimi bir şekilde cevap verdiler.

Son günlerde yaşananlara dair diyecekleri merak edilen Facebook Türkiye Direktörü Derya Matraş ilk sözü alarak şunları ifade etti: “Facebook’un kullanıcı verilerini satması kesinlikle mümkün değildir. Facebook’ta veri güvenliği, kullanıcı verilerinin korunması tartışmasız en önemli konudur. Bu konuda her geçen yıl çok önemli güvenlik önlemleri aldık.” Matraş şirkette hem şeffaflığa yönelik hem de platformdaki kullanıcı bilgi yeni güvenlik tedbirleri ve politik reklamlar için yapılan değişiklikleri anlatarak alınan tedbirlerin artarak devam edeceğinin altını çizdi.

Teknoloji şirketlerine veri kullanımına dair her geçen gün artan bir misyon düştüğünü hatırlatan Nevzat Aydın ise Facebook örneğinde olduğu gibi dünyanın en önemli şirketlerinin bile hızla güvenlik politikalarını güncellerken bir takım hatalar yapabileceği veya eksik öngörülerde bulunabileceğine dikkat çekti. Ama yapılacak hataların eskiye göre bedelinin çok daha ağır olduğunu da ifade eden Aydın, Yemeksepeti olarak ellerindeki datayı çok dikkatli kullanmaya çalıştıklarını belirtti. Aydın kendi alanları açısında da daha çok kümülatif data, yani insanların yaş gruplarına, ya da sipariş verme alışkanlıklarına göre bir sonrasında neler yiyeceğini tahmin etmeye çalışarak veriyi en iyi şekilde kullanma çabası içinde olduklarını söyledi. Aydın şu sözlerle devam etti: “Amacımız tüketimin geleceği noktayı hissedip aslında sizin o tüketme ihtiyacınızı hissetmenize bile izin vermeden doğru tavsiye ile kullanıcının hareketini sağlamak, kullanıcı için ürettiğimiz değeri artırmak, kullanıcının hayatını kolaylaştırmaktır.”

Yüce Zerey de veri kullanımına dair Hepsiburada’nın misyonunu “Kitlelerin datası önem arz ediyor. Kitlelerin ne zaman neyi ne şekilde aldığı, bunların motivasyonu gibi arkada algoritmik bir dünya var.  Doğru tüketiciye doğru motivasyonu verebilmek önemli. Bunu verdiğiniz zaman bu sizin hem satışınıza hem de müşteri büyümenize katma değer sağlıyor.” sözleriyle ortaya koydu.

Konuşmacılarımız son olarak Türkiye’de hem dijital şirketlerde çalışmak adına hem de kendi girişimini başlatıp bu alanda ilerlemek adına ne gibi fırsatlar var olduğuna dair görüşlerini aktardılar.

Kendi girişimini başlatarak başarılı bir örnek sergilemiş olan Nevzat Aydın şunları söyledi: “Bir girişimci olarak start up kurup onu belli bir seviyeye getirip satıp halen CEO olarak devam eden bir yolculuğu düşündüğümüzde 15 sene önce bizim zamanımızda sermaye bulmak oldukça zordu. Ama şimdi baktığımızda melek yatırımcı merkezleri, kuluçka merkezleri olsun, üniversite ortamlarında kurgulanmış start up merkezleri olsun girişimcilere kendi işini yapmak isteyenlere oldukça fazla destek veriyorlar. Etrafta finansal olarak girişimcinin arkasını dayayabileceği birçok kurum var. Ben bunu büyük bir şans olarak görüyorum. Bu bir ekosistem olarak 2006-2007 yıllarında oluşmaya başladı. Şu an geldiğimiz noktada önümüzdeki hafta Dünya Girişimcilik Kongresi Türkiye’de yapılacak. Bir sürü enjiyodan yani STK’dan bahsediyoruz. Çeşitli iş dünyası kurumlarının kendi bünyelerinde yaptıkları yarışmalar, kurdukları merkezler 15 sene önce olmayan bir ekosistemden bahsediyoruz. Ne mutlu bize diyorum bu konuda.”

Dijital dünyada çalışmak isteyenlere dair fırsatlara değinen Facebook Türkiye Direktörü Derya Matraş da “Bizim mezun olduğumuz yıllardan bu yana çok şey değişti. Aslında çok daha demokratik bir ortam var. Artık bir dizüstü bilgisayar ve internet bağlantısı olan birinin ulaşamayacağı hiçbir bilgi yok. Sermayeye ulaşım çok daha kolay. Özellikle ben Türkiye’deki CEO’larla bir aya geldiğimde en çok konuşulan konu dijital dönüşüm için bir kültür iki nitelikli insan gücü gerektiğine dikkat çekiyorlar. Bunca üniversite öğrencisi var, çok çok iyi mühendislik, işletme, ekonomi okullarından mezun olmuş Türkiye’de, ama en büyük sorun nitelikli insan gücü bulmakta… Neden peki? Burada bir uyuşmazlık var. Bence burada gençlerin yapabileceği çok fazla şey olduğunu düşünüyorum. Bilgiyi alabilme kapasitesi çok önemli. Gençlere vereceğim ana mesaj hayatta gerçekleştirmek istedikleri amaçları ne ise onun etrafında kendilerini geliştirip işte o üst düzey yöneticilerin aradığı nitelikli insan gücüne ben buradayım diyerek cevap verebilmektir. Türk gencinin kafasına koyduğunu yapabileceğine inanıyorum. Bu alanda çok büyük bir boşluk var, çok fazla insana ihtiyaç var. Bence gerek daha büyük teknoloji şirketleri olsun, gerek start uplar olsun fırsatlar ortada.” dedi.

YÜCE ZEREY: ŞU ANDA DÜNYADA EN DEĞERLİ ON MESLEK LİSTESİNDE BİRİNCİ SIRADA VERİ ANALİSTLİĞİ VAR

1842

Hepsiburada CMO’su Yüce Zerey ise son olarak şunları paylaştı: “Aslında çok fazla fırsat var. Bu fırsatları doğru odaklamak lazım. Bugün burada çok fazla veriden konuşuldu. Şu anda dünyada en değerli on meslek listesinde birinci sırada veri analistliği var. Dolayısıyla bunu gençlerin perspektifinden iyi okumak lazımdır. Gerçekten bu kadar kaotik bir ortamda doğru veriyi doğru şekilde anlamlandırabilen bu yetkinliği olan, buradan içgörüyü çıkarıp iş hedeflerine dönüştürebilen bireyler ve meslekler çok değerlidir. Mühendislik ve teknoloji tarafında da yapay zeka programcılığı o kadar değerli ki şöyle söyleyeyim, ülkemizde yapay zeka programcısı sayısı çok çok az şu an. Bu konuda TÜBİTAK’ın çok değerli çalışmaları var. Buna yönelmelerini tavsiye ederim.  Ama bu kadar teknoloji dünyasının içinde karşımızda gerçek bir insan var, gerçek bir iletişim istiyor, sosyolojiyi, antropolojiyi, tarihi edebiyatı psikolojiyi bilmeyen bir kişi teknolojiyi bu kadar iyi bilse bile yine bir yerde eksik kalır. Dolayısıyla kişi sosyal disiplinleri de bilip onu doğru teknolojiyle paketlediğinde her zaman için daha tercih edilebilen daha bütünsel bakış açısına sahip bir birey olacaktır.”

Dijital Dönüşümün Liderleri Oturumu konuşmacıları hem salonda bulunanların yönelttiği hem de kayıt sırasında sisteme girilmiş olan soruları süremiz yettiğince cevapladılar.

IBPF 2018’in merak edilen bölümlerinden biri de şüphesiz Kripto Paralar Oturumu’ydu. Bu oturumda McKinsey Türkiye Ortağı Ali Üstün moderatörlüğünde Ak Parti İzmir Milletvekili, Borsa İstanbul Eski Başkanı Doç. Dr. İbrahim Turhan’la kripto paralar fenomenini konuşarak kavramı elimizden geldiğince netleştirmeye çalıştık.

1839

Oturum Doç. Dr. İbrahim Turhan’ın çizdiği genel çerçevenin ardından interaktif olarak sorularla şekillendi.

Turhan’ın genel manada değindikleri şunlar oldu: “Herhangi bir buluş, herhangi bir gelişme ne ise sonu gelip iktisata değdiği zaman, iktisattaki üretim araçlarını ve üretim ilişkilerini değiştirdiği zaman gerçekten her şeyi değiştiriyor. Bitcoin’in ilk çıkması 2008 Kasım’dır. Tesadüf etmiş olabilir ama aynı yılın Ekim ayında dünya tarihinin son 50 yılının en büyük çıktı. Ve halen de etkileri devam ediyor. Bence bu etkilerden biri de bugün ortaya çıkan bu kripto paralardır.

DOÇ. DR. İBRAHİM TURHAN: MERKEZ BANKALARININ ETKİSİNDEN UZAK MERKEZİLEŞMEMİŞ PARA ARAYIŞI KRİPTO PARALARIN DOĞUŞUNU GETİRDİ

2007’de dünya merkez bankaları bilançoları toplamı yaklaşık 3 trilyon dolar civarındaydı. 2017 de bu 21 trilyon dolar oldu. On yılda tam 7 kat artış oldu. Dünyada likitide bolluğu yaşanıyor. Biz biliyoruz ki ta İbn-i Haldun’da itibaren konuşulan budur ki merkez bankası bilançosu büyüdüğü zaman yani para miktarı arttığı zaman o paranın satın alma gücü azalıyor. Bu son derece normal bir şeydir. Dünyada merkez bankaları bu kadar büyük bir parasal genişlemeye gidiyorlarsa paranızı nerede saklayacaksınız? Servetinizi değerinizi nerede saklayacaksınız? İşte bu çerçevede merkez bankalarının etkisinden uzak merkezileşmemiş para arayışı kripto paraların doğuşunu getirdi. Dünya iktisat tarihinde çıkan her ekonomik krizin temelinde finansal krizler gibi görünüyorlar ama aslında altında başka bir şey vardır. Hepsinde o dönemki ekonomik üretim yapısının ekonomik üretim ilişkilerinin verimliliğin sınırına gelip dayanması vardır. Yani mevcut paradigma içinde verimliliği daha fazla artırmak mümkün değildi. 1815’teki krizden buhar gücü kullanılarak, 1873’teki krizden elektrik ve petrol kullanımı ile, 1933’teki krizden havacılık ve ulaşım teknolojisi açılımlarıyla, 1973’teki krizden iletişim ve küreselleşme ile çıkıldı. 2008 krizinden de dijitalleşme ile çıkıldı ve bitcoin de bu dijitalleşmenin finansal araçlarından biridir.”

1840

Gerek İbrahim Turhan’ın kripto paralar hakkındaki görüşleri gerekse katılımcılardan gelen sorularla şekillenen oturum umarız ki hayatımıza giren bu yepyeni unsura dair zihinleri biraz olsun netleştirmiştir.

IBPF 2018’in kapanışında Kahoot uygulaması üzerinden ödüllü bir bilgi yarışması düzenlendi. Etkinlikteki üç oturumun içeriklerine dair sorulardan oluşan yarışmamız geçtiğimiz yıl olduğu gibi bu yıl da katılımcıların yoğun ilgisine mazhar oldu. Yarışmanın birincisine sponsorlarımızın destekleriyle Iphone 8 hediye edilirken, ilk üçe giren katılımcılar Yıldız Holding’in Dijital Dönüşüm Bölümü’nde staj yapma hakkı kazandılar. Yarışma birincisinin hediyesi Mütevelli Heyeti Başkanımız Bahattin Aydın Bey tarafından takdim edildi.

IBPF 2018’de bu sene ilk defa temamıza da uygun şekilde Medyasoft’un desteğiyle salona kurulan yüz tanıma sistemiyle katılımcıların analizi yapıldı. Buna göre 7 Nisan’da etkinliğe katılanların % 46’sı 24-40 yaş arası, % 36’sı 40-60, % 18’i 60 yaş üzerindedir. % 72 erkek, % 28 kadın. % 13’ü de gözlüklüdür. Medyasoft’a bu konudaki desteklerinden ötürü teşekkür ediyoruz.

 

 

Platformunuzu seçin ve paylaşın.